26 Nisan 2009 Pazar

Ders 13 - Zamirler (Pronouns)

Zamirin tanımı

Zamirler isimlerin yerine kullanılan sözcüklerdir. Bir cümlede bir ismi iki kere kullanmamak için çoğu kez onun ikinci kere geçeceği yerde onun yerine bir zamir kullanılır.

Mr Miller went home because he was tired. Mr Miller evine gitti çünkü o yorgundu.

cümlesinin ikinci bölümündeki he (o) bir zamirdir ve Mr Miller yerine kullanılmıştır. Bu şekilde Mr Miller ikinci defa tekrarlanmamış, onun yerine he denilerek Mr Miller'den bahsedildiği belirtilmiştir.

I (ben) mine (benimki)
you (sen) hers (onunki)
he (o) theirs (onlarınki)

this (bu) myself (kendim)
that (şu) himself (kendi)
those (şunlar) themselves (kendileri)

who (kim) some (bazısı)
which (hangisi) all (hepsi)
what (ne) many (birçoğu)

each (her biri) who (ki o)
either (her birini) whose (ki onun)
everybody (herkes) which (ki o)

Yukarıdaki sözcükler, özelliklerini izleyen sayfalarda göreceğimiz çeşitli cins zamirlerdir.

Bir cümlede zamir kullanılırken bu zamirin gösterdiği ismin de aynı cümlede bulunması şart değildir. Çoğu zaman sadece zamir yeterli olur. Bir konuşma sırasında geçen,

Look at that! Şuna bak!
She is a beautiful girl. O güzel bir kızdır.

cümlelerinde that (şu) ve she (o) zamirlerinin ne veya kim için kullanıldıkları bellidir.

Zamirin ne olduğu konusunda bilinmesi gereken önemli nokta, zamir denen sözcüğün her şeyi, ona ait ismi kullanmadan belirtmesidir.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Ders 12 - Sayılabilen ve sayılamayan isimler (Countable and uncountable nouns)

İngilizcede cins isimler "sayılabilen" ve "sayılamayan" olarak da sınıflandırılırlar. Sayılması, adetle belirtilmesi mümkün olmayan şeyler "sayılamayan isimlerdir. Örneğin,

water su
ink mürekkep
salt tuz
wood tahta
tea çay
milk süt
meat et
flour un
tobacco tütün
butter tereyağı
cheese peynir
glass cam

sözcükleri birer sayılamayan isimdir. Bunların önünde a (an) kullanılmaz ve genel olarak çoğul hale sokulamazlar. Bu bakımdan da önlerinde sayı sözcüğü yer almaz. Örneğin, "beş et, üç un, iki mürekkep, bir tütün" denmez. Türkçede sayılamayan isimlerin çoğul yapılmaması kuralı üzerinde pek durulmaz ve "Sular akmıyor. Elektrikler kesildi. Unlar yere döküldü." gibi sözlerde sayılamayan isimler çoğul halde kullanılırlar.

İngilizcede sayılamayan isimleri çoğul yapmak, önlerinde a (an) veya bir sayı kullanmak çok büyük yanlış olur. Bu bakımdan, Türkçedeki duruma aldanıp İngilizce cümlelerde aynı şeyi uygulamak hatasına düşmemek için sayılamayan isimlerin hangileri olduğunu iyi öğrenmek gerekir.

İngilizcede sayılamayan şeyler, kahve, su, süt gibi sıvı halindeki maddeler, tuz, un gibi ince taneli şeyler, et, tütün, kereste, bakır, altın gibi madde isimleri, güzellik, cesaret, sağlık gibi soyut isimlerdir.

Türkçede sayılamayan isimlerin pek çoğu ile kullanılan sayı sözcükleri aslında o şeyin sayısını değil, o şeyin içinde bulunduğu kabın adedini gösterir.

iki süt
beş tuz
üç çay

sözlerindeki sayılar üç bardak çay, beş paket tuz, iki şişe süt anlamını taşırlar. Yani adetlendirilen şeyler bardak, paket, şişe sözcükleridir.

Aşağıdaki örneklerde tobacco, air, butter, cheese, daytime, dirt, grass coffee, beauty, hair, help, ice, ink, sand, sea, soup, rain, glass sayılamayan isimlerinin cümle içinde kullanılışları görülmektedir.

Cigarettes are made of tobacco. Sigaralar tütünden yapılır.
Milk is very useful for your baby. Süt bebeğiniz için çok yararlıdır.
They gave us butter and jam. Bize tereyağı ve reçel verdiler.
The lambs are running about on the green grass. Kuzular yeşil çimen üzerinde koşuşuyorlar.
Will you have coffee or tea? Kahve mi yoksa çay mı alacaksınız?
Put some sand in the bottle. Şişenin içine biraz kum koy.
Her hair is black. Onun saçı siyahtır.
I didn't ask for help. Yardım istemedim.
We'll give them soup and cheese. Onlara çorba ve peynir vereceğiz.
You can see better in daytime. Gündüzün daha iyi görebilirsiniz.
There was rain all day long. Bütün gün boyunca yağmur vardı.
Write in ink. Mürekkeple yaz.
These chairs are made of wood. Bu sandalyeler tahtadan yapılmıştır.

Sayılamayan isimler önünde belli bir miktarı göstermek için some, a lot of gibi sözcükler veya bu şeylerin içinde bulunduğu kapları belirten ifadeler yer alabilir.

Give me some water. Bana biraz su ver.
There is a lot of milk in the bottle. Şişede çok süt var.
Put some meat in the saucepan. Tencereye biraz et koy.
We bought two bottles of ink. İki şişe mürekkep aldık.
She wanted three packets of sugar. Üç paket şeker istedi.
Give me some bread. Bana biraz ekmek ver.
Give me two loaves of bread. Bana iki somun ekmek ver.
There is some dirt on the plate. Tabakta biraz kir var.
They used paper and tobacco. Kâğıt ve tütün kullandılar.
Give her a piece of paper. Ona bir parça kâğıt ver.

Sayılamayan isimler dışında kalan bütün isimler önlerine a (an) alabilir, çoğul yapılabilir ve sayılarla kullanılabilirler.

This is a table. Bu bir masadır.
There are two tables in the room. Odada iki masa var.
The tables are small. Masalar küçüktür.
The table is small. Masa küçüktür.

24 Nisan 2009 Cuma

Ders 11 - Tanım edatları (Articles)

Tanım edatları a (an) ve the sözcükleridir. a (an) belirsiz tanım edatı (indefinite article), the belirli tanım edatı (definite article) dır.

The indefinite article - Belirsiz tanım edatı (A-AN)

İsimlerin önüne gelen ve "bir, herhangi bir" anlamı veren a belirsiz tanım edatı (a, e, i, o, u) sesli harfleriyle veya okunmayan (h) harfiyle başlayan isimler önünde an şekline girer.

a chair (bir sandalye)
a house (bir ev)
a book (bir kitap)
a mountain (bir dağ)
a man (bir adam)
a door (bir kapı)
an apple (bir elma)
an umbrella (bir şemsiye)
an egg (bir yumurta)
an hour (bir saat)

İsimlerin önünde bulunan a tanım edatı o şeyin bu isimle isimlendirilen türün içinden herhangi biri olduğunu belirtir. Örneğin, a table (bir masa) dendiğinde "masa" olarak isimlendirilen şeylerden biri kastedilmiş olur. Bu durumda özel ve bilinen bir masa değil herhangi bir masa söz konusudur. Bring a table. "Bir masa getir." sözündeki a table bilinen ve özellikle belirtilmiş bir masa değil, masa türünden herhangi biridir.

She is a student. O bir öğrencidir.
This is a chair. Bu bir sandalyedir.
A cat is an animal. Bir kedi bir hayvandır.
Give me a book. Bana bir kitap ver.
I see a man in the garden. Bahçede bir adam görüyorum.

Tanım edatı a sayılabilen ve tekil isimler önünde kullanılır.

Take an apple. Bir elma al.
Is this a clock? Bu bir saat midir?
A house has a door. Bir evin bir kapısı vardır.
A dog can catch a child. Bir köpek bir çocuğu yakalayabilir.

A (an) belirsiz tanım edatının en önemli özelliğini belirttikten sonra kullanılma yerlerini sıralayalım:

1. Özel bir şahıs veya şeyi belirtmeyen herhangi bir sayılabilen tekil isim önünde.

I see a bird. Bir kuş görüyorum.
Take a chair. Bir sandalye al.
Read a story. Bir hikâye oku.
We live in an apartment. Bir dairede oturuyoruz.

2. Bir sınıf veya topluluğu belirtmek için tekil isimlerle.

A cow is a useful animal. Bir inek yararlı bir hayvandır.
A baby needs care. Bir bebeğin bakıma ihtiyacı vardır.
A triangle has three corners. Bir üçgenin üç köşesi vardır.

Bu cümlelerde (Bütün inekler yararlıdır. Bütün bebeklerin bakıma ihtiyacı vardır. Bütün üçgenlerin üç köşesi vardır.) anlamı bulunmaktadır.

3. Meslek isimlerini de kapsayan isimler, dinler, sınıflarla ve isim tamlayıcısı olarak.

He is a doctor. O bir doktordur.
She is a nurse. O bir hemşiredir.
He is a Muslim. O bir Müslümandır.
Margaret is a Christian. Margaret bir Hıristiyandır.
Turgut became an engineer. Turgut bir mühendis oldu.

4. Bazı ölçü ifadelerinde,

a dozen (bir düzine)
a quarter (bir çeyrek)
a couple (bir çift)
a hundred (yüz)
half a dozen (yarım düzine)
a thousand (bin)
a million (bir milyon)
a great many (pek çok)
a lot of (birçok, çok)
a great deal of (pek çok)

5. Fiyat, sürat, oran ifadelerinde,

25 dollars a metre. Metresi 25 dolar.
2 dollars a kilo. Kilosu 2 dolar.
Four times a month. Ayda dört kere.
Twice a week. Haftada iki kere.
60 kilometres an hour. Saatte 60 kilometre.
He drove the car at 80 kilometres an hour. Otomobili saatte 80 kilometreyle sürdü.
We have English lessons five times a week. Haftada beş kere İngilizce dersimiz vardır.
This cloth is 90 dollars a meter. Bu kumaşın metresi 90 dolardır.

6. What ile başlayan aşağıdaki tip cümlelerde.

What a cold day! Ne soğuk bir gün!
What a nice girl! Ne güzel bir kız!

7. Tanımadığı bir şahıs olduğunu belirtmek için özel isimler önünde.

A Mr Miller. Bir Mr Miller.

Bu ifadede sözü söyleyen kendisi için yabancı olan Mr Miller isimli bir kimseden bahsettiğini belirtmektedir.

8. Bunun dışında çeşitli deyimler içinde a (an) yer alır.

What a pity. Ne yazık.
keep something as a secret bir şeyi bir sır olarak saklamak
as a rule kural olarak, genellikle
in a hurry acele (ile)
in a temper öfkeli
all of a sudden aniden
take an interest in -e ilgi duymak
take a pride in gurur duymak
take a dislike in -den soğumak
make a fool of oneself kendini gülünç etmek
have a headache başı ağrımak
have a pain ağrısı olmak
have a cold soğuk almak
have a cough öksürüğü olmak
have a mind to aklından geçmek (yapmayı düşünmek)
have a fancy for istek duymak
on an average ortalama olarak

belirsiz tanım edatı (a -an) ın kullanılmadığı yerler

1. Çoğul isimler önünde kullanılmaz. Önünde a olan bir isim çoğul yapılınca a kalkar.

a cat bir kedi
cats kediler
an orange bir portakal
oranges portakallar

2. Sayılamayan isimlerin önünde kullanılmaz. Water, iron, glass, stone, wine, coffee, paper, tea gibi isimler İngilizcede sayılamayan isimlerdir. Bunların önünde a (an) yer almaz.

Advice, news, information, furniture, baggage isimleri de İngilizcede sayılamayan isimlerdendir. Bunlarla da a (an) kullanılmaz.

Ancak, bu sayılamayan isimler belli ve özel bir anlamda kullanıldıklarında belirsiz tanım edatı alabilirler.

Hair (saç) baştaki bütün saçı kastederek söylendiğinde a (an) almaz. Ancak tek kıl kastedilmişse a (an) ile kullanılır.

His hair is black. Onun saçı siyahtır.
I found a hair on the plate. Tabakta bir kıl buldum.

Sayılamayan isimler a (an) alamadığı için bunların önünde sıfat olarak some, any, a little, a lot of, a piece of gibi sözcükler kullanılır.

3. Happiness (mutluluk), death (ölüm), fear (korku), beauty (güzellik), courage (cesaret) gibi soyut isimler önünde de özel bir durum olmadıkça a (an) bulunmaz.

4. Yemek öğünlerinin önünde a (an) kullanılmaz.

We have breakfast at eight. Saat sekizde kahvaltı ederiz. o'clock.
Lunch time is between twelve and one o'clock. Öğle, yemeği vakti saat on iki ve bir arasındadır.
We'll go to dinner soon. Yakında akşam yemeğine gideceğiz.

The definite article - Belirli tanım edatı (THE)

Belirli tanım edatı diye adlandırılan the sözcüğü, tekil, çoğul, sayılabilen, sayılamayan bütün isimlerin önünde kullanılabilir ve onların belli, bilinen, aynı cins şeylerin içinden herhangi biri değil, belirli ve bilinen olduğunu işaret eder.

the man adam (bu adam - belli adam)
the chair sandalye (bu sandalye - bilinen sandalye)
the houses evler (bu evler - belli evler)
the morning sabah (belli bir sabah)

Belirli tanım edatının kullanıldığı yerler.

1. Dünyada sadece bir tane olan isimler önünde.

the earth dünya
the sky gökyüzü
the moon ay
the sun güneş
the weather hava
the east doğu

2. Sözün başında geçtiği için artık bilinen bir şey durumuna gelen isimler önünde.

I saw a bird. The bird was flying over the house. Bir kuş gördüm. Kuş evin üzerinde uçuyordu.
She bought a hat. The hat is in her bag now. Bir şapka aldı. Şapka şimdi onun çantasındadır.
We met a girl. The girl walked with us. Bir kıza rastladık. Kız bizimle yürüdü.
He gave me a book. The book was very interesting. Bana bir kitap verdi. Kitap çok İlginçti.

3. Bir cümlecik ilave edilerek isim hakkında açıklama yapılması nedeniyle isim tanıtılmışsa.

The man we met yesterday. Dün rastladığımız adam.
The house they bought. Satın aldıkları ev.
The park where they played. Oyun oynadıkları park.
The building on the hill. Tepedeki ev.

Bu sözlerdeki man, house, park, building takip eden cümlecik içinde ayrıcalığı belirtilip açıklama yapıldığı için belirli birer isim olmuş ve önlerine the almışlardır.

4. Bulunduğu yer bilinen isimler önünde.

They are in the park. Onlar parktadırlar.
Our house is near the station. Evimiz istasyonun yanındadır.

In, on, under gibi edatlarla yapılmış cümlelerin çoğunda bu edatlar isimler hakkında bilgi verip onları açıkladıkları için bu cümlelerdeki isimler önünde the kullanılır.

The chair is in the room. Sandalye odadadır.
The boat is under the bridge. Kayık köprünün altındadır.
The map is on the wall. Harita duvardadır.
Are the apples in the refrigerator? Elmalar buzdolabında mı?
The ball is under the bed. Top yatağın altındadır.

5. En üstünlük derecesindeki sıfatlar ve first, second gibi sıralama sıfatları önünde bulunur.

This is the widest street in the city. Şehirde en geniş cadde budur.
Are these the most beautiful paintings in this museum? Bunlar bu müzede en güzel tablolar mıdır?
The second house belongs to me. İkinci ev bana aittir.
What is the fourth day of the week? Haftanın dördüncü günü nedir?

6. The ile kullanılan tekil isim bir hayvan veya eşya grubunu gösterebilir. Bununla tekil fiil kullanılır.

The parrot lives only in this place. Papağan (papağan türü) sadece bu yerde yaşar.
The horse is most helpful for the farmers. At çiftçiler için en yardımcı olandır.
The kitchen robots are quite new for this country. Mutfak robotları bu ülke için çok yenidir.

7. The ile kullanılan sıfat bir grup insanı gösterir. Fiil çoğul durumda olur.

the old yaşlılar
The old are easy to please. Yaşlılar kolay memnun edilirler.
They made a hospital for the old. Yaşlılar için bir hastane yaptılar.

the blind körler
The blind need your help. Körlerin yardımınıza ihtiyacı var.

the young gençler
The young are usually impatient. Gençler genellikle sabırsızdır.

8. The, özel isimli deniz, nehir, takım adaları, sıradağlar, çoğul isimli ülkeler, çöller önünde kullanılır.

the Alps Alpler
the Sahara Sahra
the Netherlands Hollanda
the Antarctic Antarktika
the Atlantic Atlantik
the Adriatic Adriyatik
the U.S.A. Amerika Birleşik Devletleri
the United Kingdom Birleşik Krallık
the Bahamas Bahamalar
the West Indies Batı Hint Adaları
the Thames Thames Nehri
the Danube Tuna Nehri
the Mississippi Mississippi Nehri

9. Müzik aletleri önünde the kullanılır.

She plays the piano. O piyano çalar.
Do you play the flute? Flüt çalar mısınız?

Belirli tanım edatının kullanılmadığı yerler

1. Özel şahıs isimleri ve yukarıda belirtilen özel yer isimleri dışında kalan isimler önünde the kullanılmaz. Fakat çoğul yapılmış soyadı önünde kullanılarak o soyadını taşıyan aile belirtilir.

The Smiths Smith'ler (Smith ailesi)
We visited the Millers last night. Dün akşam Miller'leri ziyaret ettik.

2. Özel bir anlamda kullanılmadıkları takdirde soyut isimler önünde the olmaz.

We fear death. Ölümden korkarız.
Life is very hard for the poor. Yoksullar için hayat çok zordur.
Beauty doesn't last long. Güzellik uzun sürmez.
We fought for freedom. Özgürlük için savaştık.

Fakat bu soyut isimler belli ve özel bir anlamda kullanılırlarsa the alırlar.

The death of his father made him very unhappy. Babasının ölümü onu çok mutsuz etti.
The life in these parts of the country is unbearable. Ülkenin bu kısımlarındaki hayat tahammül edilmezdir.
The actress's beauty made her rich and famous. Aktrisin güzelliği onu zengin ve ünlü yaptı.

3. Yemek öğünlerinin isimleri önünde the kullanılmaz.

Breakfast is ready. Kahvaltı hazırdır.
What did you cook for dinner? Akşam yemeği için ne pişirdin?

4. Genel olarak sözü edilen malzeme isimleriyle the kullanılmaz.

Milk is so cheap in this town. Bu kasabada süt pek ucuz.
Butter is made from milk. Tereyağı sütten yapılır.
We grow wheat in our fields. Tarlalarımızda buğday yetiştiririz.

Buna benzer anlamda kullanılan ve bütün o cins şeylerin tümünü belirten çoğul isimler önünde de the bulunmaz.

Books are our best friends at all ages. Kitaplar bütün yaşlarda en iyi arkadaşlarımızdır.
Roses are beautiful flowers. Güller güzel çiçeklerdir.
Soldiers are brave men. Askerler cesur adamlardır.
Cities are big towns. Şehirler büyük kasabalardır.

Fakat bu isimler genel anlamda değil belli bir grubu veya malzemeyi göstermek için kullanılırlarsa önlerine the konulur.

The milk in the bottle is for my baby. Şişedeki süt bebeğim içindir.
The roses in our garden are red. Bahçemizdeki güller kırmızıdır.
The books she bought were detective novels. Satın aldığı kitaplar dedektif romanlarıydı.

5. Sıradağ isimleri önünde the kullanılmasına karşın dağ isimleri önünde the kullanılmaz. Ayrıca, göl ve burun isimleri ile de the kullanılmaz.

Mount Everest Everest Tepesi
Lake Van Van Gölü
Cape Cod Cod Burnu

Ancak bu tür isimler of ile bağlanan iki sözcükten oluşuyorsa bunlarla the kullanılır.

the Lake of Lucerne Lucerne Gölü
the Cape of Hope Ümit Burnu

6. Ünvan sözcüğü ile birlikte bulunan özel isimler önünde the bulunmaz.

King Henry Kral Henry
Doctor Miller Doktor Miller
Professor Henley Profesör Henley
Lord Byron Lord Byron

7. Dil isimlerinin önünde the bulunmaz.

Do you speak Turkish? Türkçe konuşur musunuz? (Türkçe bilir misiniz?)
English is very difficult for them. İngilizce onlar için çok zordur.
We'll learn German. Almanca öğreneceğiz.

8. Bir şahsın evi, yuvası, yaşadığı yer anlamındaki home sözcüğü, özellikle bir belirtme olmadıkça, the ile kullanılmaz.

We go home by bus. Eve (evimize) otobüsle gideriz.
Betty left home. Betty evden (evinden) ayrıldı.
The children got home late. Çocuklar eve geç geldiler.
They arrived home after six o'clock. Eve saat altıdan sonra vardılar.

Görüldüğü gibi home önünde the kullanılmamış, ayrıca go'dan sonra to, arrive fiilinden sonra at edatları yer almamıştır.

9. Church, market, college, school, hospital, court, prison, work, sea, bed sözcükleri, özel bir belirtme durumu olmadıkça, bunlara gidiş veya orada bulunuş anlatılırken önlerinde the kullanılmaz.

They go to church every Sunday. Her pazar kiliseye giderler.
Women go to market to buy food. Kadınlar yiyecek almak için pazara giderler.
The women of this village go to market to sell fruit and vegetables. Bu köyün kadınları meyva ve sebze satmak için pazara giderler.
Does Emma go to school? Emma okula gider mi?
My father is in hospital. Babam hastanededir.
Philip has been in prison for two years. Philip iki yıldır hapishanededir.
They went to church; they are at church now. Kiliseye gittiler; şimdi kilisededirler.
All the workers are at work. Bütün işçiler iştedir.
We go to bed at eleven o'clock. Saat on birde yatarız.
Eleanor left hospital yesterday. Eleanor dün hastaneden çıktı.
She is very well now. Şimdi çok iyidir.
We were at sea in a small ship. Küçük bir gemiyle denizdeydik.

Bu yer isimleri oraya normal kullanılış amacıyla gidildiğl zaman bu şekilde kullanılırlar. Örneğin, I go to school. "Okula giderim." sözü okula devam ederim, öğrenim görürüm, anlamında olduğu zaman the almaksızın kullanılır. Ancak eğitim görmek dışında herhangi bir nedenle okul binasına gitmek durumunda the kullanılır.

I went to the school to see the headmaster. Müdürü görmek için okula gittim.
She goes to bed early. Erken yatar.
She went to the bed and took the blankets. Yatağa gitti ve battaniyeleri aldı.

He'll be in prison for years. Yıllarca hapishanede olacak.
They went to the prison to see their father. Babalarını görmek için hapishaneye gittiler.

Old women go to church every morning. Yaşlı kadınlar her sabah kiliseye giderler.
We visited the church to see the bells. Çanları görmek için kiliseyi ziyaret ettik.

Ancak yukarıda gördüğümüz isimlere çok benzer oldukları halde office, cinema, theatre isimleri the ile kullanılırlar.

He goes to the office every day. Her gün büroya gider.
Let's go to the cinema tonight. Bu akşam sinemaya gidelim.
The students are in the theatre now. Öğrenciler şimdi tiyatrodadırlar.
Frank is at the office. Frank bürodadır.
Frank is at work. Frank iştedir.

10. Mevsim, yortu, bayram isimleri genel anlamda kullanılmışlarsa the almazlar.

The tourists come to Turkey in summer. Turistler Türkiye'ye yazın gelirler.
In winter we go to Uludağ. Kışın Uludağ'a gideriz.
They'll be in İzmir at Easter. Paskalyada İzmir'de olacaklar.

Fakat belli bir yılın mevsimi söz konusu ise bunun önünde the kullanılır.

They came in the spring of 1975. 1975 baharında geldiler.

23 Nisan 2009 Perşembe

Ders 10 - Sıfatların karşılaştırılması (Comparison of adjectives)

Sıfatlar, sahip oldukları özelliklerin derecelerinin belirtilmesi bakımından (degrees of comparison - karşılaştırma derecesi) denen üç halden veya şekilden birinde bulunurlar.

1. Positive degree (tabii derece)

Bu, sıfatın şimdiye kadar gördüğümüz normal şeklidir.

young (genç)
strong (kuvvetli)
big (büyük)
useful (yararlı)
long (uzun)
soft (yumuşak)

2. Comparative degree (daha üstünlük derecesi)

Bir şahıs veya şeye ait sıfatın, başka bir şahıs veya aynı sıfattan daha üstün olduğunu belirtmek için kullanılan derece şeklidir. Bunu yapmak için sıfata, kısa bir sözcükse er eklenir, uzun bir sözcükse önüne more getirilir. er ve more Türkçedeki "daha" sözcüğünün karşılığıdır.

younger (daha genç)
brighter (daha parlak)
higher (daha yüksek)
longer (daha uzun)
more expensive (daha pahalı)
more beautiful (daha güzel)
more useful (daha yararlı)
more interesting (daha ilginç)

3. Superlative degree (en üstünlük derecesi)

Bir şahıs veya şeye ait sıfatın diğer benzerleri arasında en üstün düzeyde olduğunu anlatmak için kullanılan derece şeklidir. Bunu yapmak için sıfata, kısa bir sözcükse est eklenir, uzun bir sözcükse önüne most getirilir. Ayrıca sıfatın önüne the konulur. est ve most Türkçedeki "en" sözcüğünün karşılığıdır.

the longest (en uzun)
the youngest (en genç)
the biggest (en büyük)
the brightest (en parlak)
the most expensive (en pahalı)
the most beautiful (en güzel)
the most useful (en yararlı)
the most difficult (en zor)

Comparison of adjectives (sıfatların karşılaştırılması)
positive degreecomparative degreesuperlative degree
highhigherthe highest
oldolderthe oldest
smallsmallerthe smallest
carefulmore carefulthe most careful
interestingmore interestingthe most interesting
expensiveexpensivethe most expensive

İki heceden fazla olan sıfatların üstünlük ve en üstünlük dereceleri more, most ile yapılır.

İki heceli sıfatlar ya er, est eklenerek ya da önlerine more, most alarak üstünlük ve en üstünlük haline girerler. Bazıları da her iki şekilde kullanılabilirler. Bu konuda çok kesin bir kural yoktur.

Sonu y ve er ile biten sıfatlar er, est alırlar.

clever akıllı
cleverer daha akıllı
the cleverest en akıllı

pretty güzel
prettier daha güzel
the prettiest en güzel

holy kutsal
holier daha kutsal
the holiest en kutsal

ful ve re ile biten sıfatlar genellikle more, most alırlar.

doubtful şüpheli
more doubtful daha şüpheli
the most doubtful en şüpheli

hopeful ümitli
more hopeful daha ümitli
the most hopeful en ümitli

obscure müphem
more obscure daha müphem
the most obscure en müphem

Bunun dışında, aşağıdaki sıfatlar hem er, est hem de more, most ile kullanılabilirler.

able polite
common simple
cruel feeble
handsome noblen
arrow pleasant

Kurala uymayan sıfat dereceleri

Bazı sıfatların üstünlük ve en üstünlük dereceleri belirttiğimiz kurallar uyarınca yapılmaz. Bunların bu dereceler için ayrı şekilleri vardır.

good iyi bad kötü
better daha iyi worse daha kötü
the best en iyi the worst en kötü

little az many çok
less daha az more daha çok
the least en az the most en çok

much çok far uzak
more daha çok farther daha uzak
the most en çok the farthest en uzak

old yaşlı
older daha yaşlı
the oldest en yaşlı

Elder ve eldest sadece aynı aile içindeki iki şahsın yaşlılık dereceleri söz konusu olduğu zaman kullanılır.

Sıfatların karşılaştırılmaları ile cümleler

Positive degree "tabii derece" comparative degree "daha üstünlük derecesi" ve superlative degree "en üstünlük derecesi" halinde bulunan sıfatların yer aldığı cümle yapılarını inceleyelim :

a. Eşitlik karşılaştırması

Bir sıfata eşit derecede sahip olunduğunu gösteren eşitlik karşılaştırmasında sıfat tabii derecedeki haliyle yani eksiz olarak iki as arasına konulmak suretiyle cümle kurulur.

as ... as ... kadar
as high as ... ... kadar yüksek

The wall is as high as the tree. Duvar, ağaç kadar yüksektir.
Mary is as old as Ali. Mary, Ali kadar yaşlıdır.
She is as clever as your son. O, oğlun kadar akıllıdır.
I am as careful as his mother. Ben onun annesi kadar dikkatliyim.
This car is as expensive as the other car. Bu otomobil diğer otomobil kadar pahalıdır.
These questions are as difficult as the others. Bu sorular diğerleri kadar zordur.
Is Tom as tall as his father? Tom, babası kadar uzun mudur?
Are you as fat as my sister? Benim kız kardeşim kadar şişmanmısınız?

Bu tip cümlelerin olumsuz şekli bu yapıya sadece not ilavesiyle yapılabileceği gibi, ilk as yerine so da getirilebilir. Her iki şekil mümkündür. Anlam bakımından fark yoktur.

Your bag is as heavy as mine. Senin çantan benimki kadar ağırdır.
Your bag is not as heavy as mine. Senin çantan benimki kadar ağır değildir.
Your bag is not so heavy as mine. Senin çantan benimki kadar ağır değildir.
Apples are not so big as oranges. Elmalar portakallar kadar büyükdeğildir.
Our teacher is not so old as your teacher. Bizim öğretmenimiz sizin öğretmeniniz kadar yaşlı değildir.
This street is not so wide as the others. Bu cadde diğerleri kadar geniş değildir.

b. Daha üstünlük karşılaştırması

Bir şahıs veya şeyin bir sıfata diğerlerinden daha fazla sahip olduğunu anlatmak için "daha üstünlük karşılaştırması şekli" kullanılır.

Sıfata er ekleyerek veya önüne more getirilerek yapılan bu karşılaştırma şekli cümlede aşağıda görüldüğü gibi kullanılır. Bu yapı için cümleye ayrıca than sözcüğü eklenir.

small küçük
smaller daha küçük
smaller than ... ...den daha küçük

expensive pahalı
more expensive daha pahalı
more expensive than ... ...den daha pahalı

A tower is higher than a house. Bir kule bir evden daha yüksektir.
Towers are higher than houses. Kuleler evlerden daha yüksektir.
She is shorter than my sister. O kız kardeşimden daha kısadır.
She is more beautiful than my sister. O kız kardeşimden daha güzeldir.
The waiter is more careful than your son. Garson senin oğlundan daha dikkatlidir.
Helen is not older than Mary. Helen, Mary'den daha yaşlı değildir.
Are they cheaper than our carpets? Onlar bizim halılarımızdan daha ucuz mudur?
Your English is better than mine. Senin İngilizcen benimkinden daha iyidir.

c. En üstünlük karşılaştırması

Bir şahıs veya şeyin bir sıfata diğerleri arasında en fazla sahip olduğunu belirtmek için "en üstünlük karşılaştırması şekli" kullanılır. Sıfata est ekleyerek veya önüne the most getirilerek yapılan bu karşılaştırma şeklinde cümle içinde çoğu zaman in veya of bulunur.

short kısa
the shortest en kısa
the shortest in ... ... içinde en kısası
the shortest of ... ...nin en kısası

interesting ilginç
the most interesting en ilginç
the most interesting in ... ...içinde en ilginci
the most interesting of ... ...nin en ilginci

This is the shortest of my dresses. Bu elbiselerimin en kısasıdır.
Ted is the shortest student in his class. Ted sınıfında en kısa öğrencidir.
Ted is the shortest student of his class. Ted sınıfının en kısa öğrencisidir.

My son is the cleverest of this group. Oğlum bu grubun en akıllısıdır.
Harry is the politest waiter in this restaurant. Harry bu lokantada en kibar garsondur.
Ayşe is the most beautiful girl in this village. Ayşe bu köyde en güzel kızdır.
I'll give you the most interesting book in my library. Sana kütüphanemdeki en ilginç kitabı vereceğim.
This is the happiest day of my life. Bu hayatımın en mutlu günüdür.
Erciyes isn't the highest mountain in Turkey. Erciyes Türkiye'de en yüksek dağ değildir.
Is this the oldest church in Rome? Bu Roma'da en eski kilise midir?

This is a short stick. Bu kısa bir çubuktur.
This stick is as short as a pencil. Bu çubuk bir kalem kadar kısadır.
This stick is not so short as a pencil. Bu çubuk bir kalem kadar kısa değildir.
This stick is shorter than that branch. Bu çubuk şu daldan daha kısadır.
This stick is the shortest stick in the garden. Bu çubuk bahçede en küçük çubuktur.

karşılaştırma şekillerinin diğer kullanılış yerleri

Bir sıfatın gittikçe artışını göstermek için bu sıfatın daha üstünlük şekli aralarında and olmak üzere iki kere söylenir.

The water is getting hotter and hotter. Su gittikçe sıcaklaşıyor. (Daha sıcak oluyor.)
The weather is getting colder and colder. Hava gittikçe soğuyor.
She is getting fatter and fatter. Gittikçe şişmanlıyor.
The town is getting bigger and bigger. Şehir gittikçe büyüyor.

Önüne more alan uzun sıfatlarda sıfat tekrarlanmak yerine more tekrarlanır.

The girl became more and more interested in football matches. Kız futbol maçlarıyla gittikçe daha fazla ilgilendi.
Your daughter will be more and more beautiful. Kızınız gittikçe daha güzel olacak.
Everything will be more and more expensive. Her şey gittikçe daha pahalı olacak.

Bir sıfatın artışıyla diğerinin de buna paralel olarak artışı şöyle anlatılır.

The newer the better. Daha yeni daha iyi. (Ne kadar yeniyse o kadar iyi.)
The bigger the heavier. Daha büyük daha ağır. (Büyüdükçe daha ağır.)
The bigger the armchairs are the heavier they will be. Koltuklar büyüdükçe daha ağır olacaklar.
The richer he gets the happier he is. Zenginleştikçe daha mutludur.

Daha üstünlük dereceleri, yani er, more ile kullanılan sıfatlar aşağıdakigibi cümlelerde than almadan da kullanılırlar.

I know a better place. Daha iyi bir yer biliyorum.
Could you give me a newer chair? Bana daha yeni bir sandalye verebilir misiniz?
You must take a smaller hat. Daha küçük bir şapka almalısınız.
This is too small; give me a bigger one. Bu çok küçük; bana daha büyüğünü ver.
She is better today. Bugün daha iyi.
It will be warmer tomorrow. Yarın hava daha sıcak olacak.
The man is happier now. Adam şimdi daha mutlu.
The people were richer then. İnsanlar o zaman daha zengindi.

The workers made the road wider. İşçiler yolu daha geniş yaptılar. (genişlettiler)
She made everything cleaner. Her şeyi daha temiz yaptı.
The student did his homework better. Öğrenci ev ödevini daha iyi yaptı.

(than) ve (as)'den sonra zamir ve yardımcı fiil
Than ve as'den sonra şahıs zamiri geliyorsa genellikle bunu takiben cümlenin fiili tekrarlanır.

Gül has more money than he has. Gül'ün ondan daha fazla parası var.
We are as rich as they are. Onların olduğu kadar zenginiz.
The house is as big as his is. Ev onunki kadar büyüktür.
Ann is more beautiful than she is. Ann ondan daha güzeldir.
The children are cleverer than they are. Çocuklar onlardan daha akıllıdır.

Than veya as'den sonra you veya I zamirleri geliyorsa sondaki fiil atılabilir.

He is stronger than you. O sizden daha kuvvetlidir.
She is as clever as you. O sizin kadar akıllıdır.
He has more money than I. Onun benden daha çok parası var.
He isn't as rich as we. O bizim kadar zengin değildir.

Son iki örnekteki I ve we sadece çok resmi konuşmalarda kullanılmakta, bunun yerine halk arasında daima me ve us tercih edilmektedir.

The man is shorter than me. Adam benden daha kısadır.
The tourists are not so healthy as us. Turistler bizim kadar sağlıklı değillerdir.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Ders 9 - İsimlerden sıfat yapma (Formation of adjectives from nouns)

İsimlerin sonuna bazı ekler getirmek suretiyle bu isimler sıfat yapılırlar. Bu eklerin başlıcaları şunlardır.

-y, -ly, -able, -some, -an, -ian, -ful, -ic, -ical, -less, -ed, -ish, -en, like, -ous, -al

İsim sıfat
Wind (rüzgar) windy(rüzgarlı)
Friend (arkadaş) friendly (arkadaşça)
Care (dikkat) careless (dikkatsiz)
Child (çocuk) childish (çocuksu)
Fame (ün) famous (ünlü)
Music (müzik) musical (müzikal)
Comfort (rahatlık) comfortable (rahat)
Packet (paket) paketful (paket dolusu)
Gold (altın) golden (altından)
America (Amerika) American (Amerikalı)

Formation of negative (olumsuz yapma)

Sofatlara bazı önekler veya sonekler ilave edilerek olumsuzluk anlamı verilir. Bunlar un, in, im, ir, il, dis önekleriyle less sonekleridir.

Un
Happy (mutlu) unhappy (mutsuz)
Pleasant (hoş9 unpleasant (hoş olmayan)
Willing (istekli) unwilling (isteksiz)

In
Active (aktif) inactive (aktif olmayan)
Accurate (doğru) inaccurate (yanlış)
Complete (tam) incomplete (tamam olmayan)

Im
Possible (mümkün) impossible (mümkün olmayan)
Mortal (ölümlü) immortal (ölümsüz)
Patient (sabırlı) impatient (sabırsız)

Ir
Regular (düzenli) irregular (düzensiz)
Resistible (dayanılabilir) irresistable (dayanılmaz)
Responsible (sorumlu) irresponsible (sorumsuz)

Il
Legal (yasal) illegal (yasadışı)
Legibile (okunaklı) illegible (okunaksız)
Logical (mantıklı) illogical (mantıksız)

Dis
Honest (dürüst) dishonest (dürüst olmayan)
Agreeable (hoş) disagreeable (hoş olmayan)
Respesctful (saygılı) disrespectful (saygısız)

Less sontakısı genellikle ful ile biten sıfatlarda bu takımın yerini larak sıfata olumsuz bir anlam verir.

Less
Hopeful (ümitli) hopeless (ümitsiz)
Userful (yararlı) useless (yararsız)
Powerful (güçlü) powerless (güçsüz)

Some quantity adjectives (bazı nicelik sıfatları)

A, one

Türçeye her ikisi de “bir” sözcüğü ile çevrilen a ve one sözcükleri pek az yerde birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Bunlar, zaman, mesafe, ağırlık birimlerinin söylendiği yerlerdir.

A pound (bir paund)
One pound (bir paund)

A month (bir ay)
One month (bir ay)

A kilo (bir kilo)
One kilo (bir kilo)
She bought a kilo of tomatoes (bir kilo domates aldı)
She bought one kilo of tomatoes (bir kilo domates aldı)

We’ll complete it in a month (onu bir ayda tamamlayacağız)
We’ll complete it in one month (onu bir ayda tamamlayacağız)

Bunun dışında a ve one ayrı yer ve anlamlarda kullanılan iki sözcüktür. One bir adet, birden fazla değil anlamında sayısal bir birim gösterir. A ise aynı tür şeylerin içinden herhangi birinin sözü edilirken kullanılır.

A cow is a very useful animal (bir inek çok yararlı bir hayvandır)

Burada anlatılan (bir adet) inek değil, inek türünün biridir.

Selma is a mother (Selma bir annedir)

cümlesindeki a da (bir adet, birden fazla olmayan) anne anlamında değildir.

Give me a book (bana bir kitap ver. “herhangi bir kitap, kitap türünden herhangi birini)
Give me one book (bana bir kitap ver “bir adet kitap, birden fazla değil”)

Bir olayın olduğu belli bir zamanı belirtmek için zaman sözcüğü önünde a yerine one kullanılır.

One day an old man came. (bir gün yaşlı bir adam geldi)
One summer there was an earth-quake (bir yaz bir deprem oldu)


some, any

"biraz, birkaç, bazı" anlamına gelen some genel olarak olumlu cümlelerde kullanılır. Sayılabilen ve sayılamayan isimler önünde yer alabilir.

some pencils birkaç kalem
some sugar biraz şeker
Give me some butter. Bana biraz tereyağı ver.
She has some friends in İzmir. İzmirde birkaç arkadaşı var.
We bought some chairs. Birkaç sandalye aldık.

Olumsuz ve soru halindeki cümlelerde some yerine any kullanılır.

She drank some water. Biraz su içti.
She didn't drink any water. Biraz su içmedi. (Hiç su içmedi.)

Any ile yapılan soru ve olumsuz cümlede any karşılığı olarak "biraz, birkaç" sözcüğü yerine "hiç" kullanmak daha uygun olur.

She didn't eat any bread. Hiç ekmek yemedi.
We can't read any books. Hiç kitap okuyamayız.
They haven't any houses. Hiç evleri yok.

Hardly, scarcely gibi olumsuzluk anlamı veren sözcüklerin bulunduğu cümlelerde de any kullanılır.

We have hardly any money. Hemen hemen hiç paramız yok.
You can scarcely see any soldiers here. Burada hemen hemen hiç asker göremezsiniz.

Soru halindeki cümlelerde de genel olarak any kullanılır.

You have some money. Biraz paran var.
Have you any money? Hiç paran var mı?
Has she any books? Onun hiç kitapları var mı?
Are there any flowers in the garden? Bahçede hiç çiçekler var mı?
Is there any butter on the plate? Tabakta hiç tereyağı var mı?

Fakat soru bir davet veya istekse bu durumda soru cümlesinde some yer alır.

Will you have some cake? Biraz pasta alır mısınız?
Would you like some milk? Biraz süt ister misiniz?

Bu cümleler "Lütfen biraz pasta alınız. Biraz süt buyurun" anlamı verir. Bir soruya "evet" cevabı verileceği umulduğunda da soruda some kullanılır.

Did you put some money in his pocket? Onun cebine biraz para koydun mu?
Is there some water in the bottle? Şişede biraz su var mı?

Bu sorular, cebe para konduğu ve şişede su olduğu düşünülerek sorulmuş ve "evet" cevabı alınacağı umulan sorulardır.

Any sözcüğü "herhangi biri, hangisi olursa" anlamında olumlu cümlelerde sayılabilen tekil isimler önünde de kullanılır.

You can come here any day. Buraya herhangi bir gün gelebilirsin.
Any book will be all right for them. Herhangi bir kitap onlar için uygun olacak.
We can go there any time you want. Oraya ne zaman istersen gidebiliriz.

If'li cümleler ve şüphe belirten ifadelerde some değil any kullanılır.

If you find any pencils, give them to the teacher. Kalemleri bulursan onları öğretmene ver.
You can buy it if you have any money. Paran varsa onu alabilirsin.
I don't think she can answer any questions. Sorulara cevap verebileceğini sanmam.

no (not any)

Bir sıfat olarak kullanılan no olumlu bir cümlede ismin önüne gelerek o cümleyi olumsuz yapar.

I have some pencils. Birkaç kalemim var.
I have no pencils. Hiç kalemim yok.

Bir cümledeki not any yerine no kullanılarak aynı anlam verilebilir. Bu durumda cümle olumlu hale gelmiş yani fiil olumlu bir cümlede bulunacağı şekli almış olur. Aşağıdaki örneklerde not any yerine no kullanıldığında fiilin aldığı şekle dikkat ediniz.

She hasn't any sisters. Hiç kız kardeşi yok.
She has no sisters. Hiç kız kardeşi yok.
There isn't any salt in the box. Kutuda hiç tuz yok.
There is no salt in the box. Kutuda hiç tuz yok.
There aren't any books on the table. Masanın üstünde hiç kitap yok.
There are no books on the table. Masanın üstünde hiç kitap yok.
She didn't eat any apples. Hiç elma yemedi.
She ate no apples. Hiç elma yemedi.
We didn't see any rabbits. Hiç tavşan görmedik.
We saw no rabbits. Hiç tavşan görmedik.
Ted didn't drink any beer. Ted hiç bira içmedi.
Ted drank no beer. Ted hiç bira içmedi.

Örneklerde görüldüğü gibi cümledeki not any yerine no kullanıldığında fiil olumlu şekle dönmekte, cümleye olumsuzluk anlamını no vermektedir. Örneğin didn't see şeklinde, yani olumsuz durumda olan fiil saw haline gelmiştir.

someone's, somebody's, anyone's
anybody's, no one's, nobody's


Some, any ve no ile one, body isimlerinin birleşmesinden oluşan birleşik sözcükler, mülkiyet halinde birer sıfat olarak da kullanılırlar.

Someone's bag was stolen. Birinin çantası çalındı.
It isn't anybody's dog. O kimsenin köpeği değildir.
I am no one's servant. Ben kimsenin uşağı değilim.
They gave me somebody's hat. Bana birinin şapkasını verdiler.
This is nobody's place. Bu kimsenin yeri değildir.
Is this anybody's plate? Bu birinin tabağı mı?

else's

Someone, somebody, anyone, anybody, no one, nobody sözcükleri else's ile bir mülkiyet sıfatı oluştururlar.

someone else's .... başka birinin ....
someone else's pen başka birinin kalemi
They gave her someone else's passport. Ona başka birinin pasaportunu verdiler.
This is somebody else's umbrella. Bu başka birinin şemsiyesi.
I can't accept anybody else's invitation. Başka birinin davetini kabul edemem.
Did they take anyone else's bag? Başka birinin çantasını aldılar mı?
He opened no one else's luggage. Başka birinin bagajını açmadı.

another, other

Another tekil bir anlam taşır ve tekil isimlerin önünde kullanılır. Other çoğul isimlerle kullanılır.

another diğer bir, başka bir

Give me another glass. Bana başka bir bardak ver.
She'll buy another dress. Başka bir elbise alacak.
other diğer
Other cameras are expensive. Diğer fotoğraf makineleri pahalıdır.
I'll show you other rooms. Sana diğer odaları göstereceğim.

each, every

Each ve every sözcüklerinin özelliği bir topluluk veya grup içindeki tek şeyi gösteriyor olmaları nedeniyle tekil bir anlam taşımaları ve bu nedenle isim ve fiilin tekil haliyle kullanılmalarıdır.

Each student is ready. Her bir öğrenci hazırdır.
Each man was reading a book. Her bir adam bir kitap okuyordu.
Each soldier knows the plan. Her bir asker planı bilir.
Every girl is pretty. Her bir kız güzeldir.
Every doctor knows what to do. Her bir doktor ne yapılacağını bilir.
Every story ends like this. Her bir öykü böyle son bulur.

Eş anlamlı gibi olan each ve every arasındaki fark, each sözcüğünün daha çok küçük topluluklar içindeki bireyleri belirttiği ve anlatılmak istenen şeyin topluluğun değil bireylerin durumu olduğudur.

Every ise bütün grubun her bir birey gibi olduğunu anlatır. Bunun anlattığı, bütün grubun o birey gibi olduğudur. Bunu bir örnekle açıklayalım:

Each girl wore a red blouse. Her bir kız kırmızı bir bluz giydi.

Burada her bir kızın üzerinde kırmızı bir bluz olduğu söylenmekte ve kızlar tek olarak düşünülmektedir. Akla gelen tek bir kızdır.

Every girl wore a red blouse. Her bir kız kırmızı bir bluz giydi.

Burada her bir kızın kırmızı bir bluz giymekte olduğu söylenirken bütün kızların kırmızı bir bluz giymiş durumda olduğu anlatılmaktadır. Anlatılan şey tüm grubun bu durumda olduğudur.

all

"bütün, hepsi" anlamındadır ve bir grubun veya şeyin tümünü belirtir.

All animals are useful. Bütün hayvanlar yararlıdır.
All women like beautiful dresses. Bütün kadınlar güzel elbiseleri severler.
He has lived all his life in New York. Bütün hayatını New York'da yaşadı.
I've spent all my money. Bütün paramı harcadım.
You must answer all the questions on this paper. Bu kâğıttaki bütün sorulara cevap vermelisiniz.

either, neither

"iki şeyin veya kişinin herhangi biri" anlamında olan either ile "iki şey veya kişinin hiçbiri" anlamında olan neither sıfatları da tekil anlam taşırlar.

There are trees on either side of the river. Nehrin her bir tarafında (iki taraftan her biri) ağaçlar var.
Either man can do the job. Her bir adam (iki adamdan her biri) işi yapabilir.
You can take either book. İki kitaptan herhangi birini alabilirsin.
Neither story is interesting. Hiçbir öykü (iki öyküden hiçbiri) ilginç değildir.
Neither man came. Hiçbir adam (iki adamdan hiçbiri) gelmedi.
I like neither city. Hiçbir şehri (iki şehirden hiçbirini) sevmem.

both

Both sözcüğünün anlamı "Her iki"dir.

Both houses are old. Her iki ev eskidir.
Both children are in the garden. Her çocuk bahçededir.
I'll buy both books. Her iki kitabı alacağım.
Hold the bird in both your hands. Kuşu her iki elinin içinde tut.

many, much

Much "çok miktarda" anlamındadır ve bir sıfat olarak sayılamayan isimler önünde kullanılır. (Sayılabilen ve sayılamayan isimler konusunda ilerideki sayfalarda bilgi verilmektedir.)

much water çok su (çok miktar su)
much salt çok tuz (çok miktar tuz)

Buradaki "çok" sayısal bir çokluk değil "çok miktar" anlamındadır.

Sayısal çokluk anlatmak için many sözcüğü kullanılır. Many "çok sayıda" anlamında "çok" demektir. Sayılabilen çoğul isimler önünde kullanılır.

many books çok kitap (çok sayıda kitap)
many trees çok ağaç (çok sayıda ağaç)

Many ve much genel olarak olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.

Are there many students in the garden? Bahçede çok öğrenci var mı?
Did you see many birds in the tree? Ağaçta çok kuş gördün mü?
I haven't many friends in Paris. Paris'te çok arkadaşım yok.
They didn't bring many letters. Çok mektup getirmediler.
Is there much sugar in your tea? Çayında çok şeker var mı?
Did they give them much money? Onlara çok para verdiler mi?
She doesn't put much salt in the soup. Çorbaya çok tuz koymaz.
We haven't much time. Çok vaktimiz yok.

Genel olarak soru ve olumsuz cümlelerde kullanıldığını gördüğümüz many ve much sıfatları bazı durumlarda olumlu cümlelerde de kullanılır.

Many sıfatı resmi bir ifade şeklindeki olumlu cümlelerde ve a great, a good, so, too ile birlikte olduğu olumlu cümlelerde kullanılır.

There were many foreigners in the congress. Kongrede birçok yabancılar (ecnebiler) vardı.
We saw a great many paintings in the museum. Müzede birçok tablolar gördük.
The waiter broke a good many plates. Garson birçok tabaklar kırdı.
She buys so many dresses every summer. Her yaz pek çok elbise alır.
There were too many cars in the parking place. Park yerinde pek çok otomobiller vardı.

Many cümlenin öznesi olduğu zaman da olumlu cümle içinde yer alır.

Many people don't like travelling at night. Birçok kimse gece seyahat etmeyi sevmez.
Many vegetables are good as medicine. Birçok sebzeler ilaç olarak yararlıdır.

Much sıfatı so kullanıldığında olumlu cümle içinde bulunabilir.

We spent so much time. Pek çok vakit harcadık.
He drinks so much wine that he gets drunk. O kadar çok şarap içer ki sarhoş olur.

Much da many gibi cümle başında özne olarak yer alabilir.

Much time is needed for the plan. Plan için çok zamana ihtiyaç var.
Much money was wasted. Çok para israf edildi.

Fakat genellikle many ve much ile yapılmış soru ve olumsuz cümlelerin olumlu şekilleri aşağıda göreceğimiz a lot of, a great deal of sözcükleriyle yapılır.

a lot of, a great deal of

A lot of sözcük grubu olumlu cümlelerde hem many hem de much'ın yerini alır. Yani a lot of hem sayılabilen hem de sayılamayan isimler önünde kullanılan bir sözcüktür. Anlamı many ve much gibi "çok"tur.

She has a lot of books. Çok kitabı var.
She hasn't many books. Çok kitabı yok.
Has she many books? Çok kitabı var mı?

There are a lot of people in the park. Parkta çok insan var.
Are there many people in the park? Parkta çok insan var mı?
There aren't many people in the park. Parkta çok insan yok.

There is a lot of oil in the can. Kutuda çok yağ var.
Is there much oil in the can? Kutuda çok yağ var mı?
There isn't much oil in the can. Kutuda çok yağ yok.

She has a lot of work to do. Yapılacak çok işi var.
Has she much work to do? Yapılacak çok işi var mı?
She hasn't much work to do. Yapılacak çok işi yok.

Much yerine olumlu cümlede, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, a lot of kullanılabileceği gibi a great deal of da kullanılabilir.

She bought a great deal of milk. Çok süt aldı.
Did she buy much milk? Çok süt aldı mı?
She didn't buy much milk. Çok süt almadı.
They met with a great deal of difficulty. Çok güçlükle karşılaştılar.
Did they meet with much difficulty? Çok güçlükle karşılaştılar mı?
They didn't meet with much difficulty. Çok güçlükle karşılaşmadılar.

Olumlu cümlelerde kullanıldığını gördüğümüz a lot of ve a great deal of sıfatları soru halindeki cümlelerde de kullanılabilirler. Ancak bu durumda kullanılmaları, soruya olumlu bir cevap verileceğinin umulduğunu gösterir.

Did they bring a lot of presents? Çok hediyeler mi getirdiler?

Bu soru olumlu bir cevap umulduğunu gösteren bir nevi (Çok hediyeler getirdiler, değil mi?) gibi bir soru anlamındadır.

Did she make a lot of mistakes? Çok hatalar mı yaptı? (Evet cevabı umuluyor.)
Has she a great deal of money? Çok parası mı var? (Evet cevabı umuluyor.)

many, much, a lot of kullanılışı

sayılabilen isimlerlesayılamayan isimlerle
olumlu cümledea lot ofa lot of
soru cümlesindemanymuch
olumsuz cümledemanymuch



Olumlu cümlelerde many, much yerine kullanılan a lot of gibi aynı anlamda lots of, plenty of, a large quantity of, a good deal of sözcükleri de kullanılır.

I have lots of friends in England. İngiltere'de çok arkadaşım var,
They gave the children plenty of milk. Çocuklara çok süt verdiler.
They gave the children plenty of toys. Çocuklara çok oyuncaklar verdiler.
The army had a large quantity of new weapons. Ordunun çok sayıda yeni silahları vardı.
She spent a good deal of money on her dresses. Elbiselerine çok para harcadı.

a little, a few

A little "biraz, bir miktar" anlamındadır. Sayılamayan isimler önünde kullanılır. Sayısal olmayan az bir miktar gösterir.

a little time biraz zaman
Give me a little time. Bana biraz zaman ver.
I put a little sugar in my tea. Çayıma biraz şeker koyarım.
Helen drinks a little orange juice every morning. Helen her sabah biraz portakal suyu içer.

A few

"birkaç, birkaç tane" anlamındadır. Sayıca az bir miktarı gösterir. Sayılabilen isimlerin önünde kullanılır.

a few books birkaç kitap (iki, üç kitap)
I have a few friends in Izmir. İzmir'de birkaç arkadaşım var.
There are a few apples in the basket. Sepette birkaç elma var.
They bought a few toys for the children. Çocuklar için birkaç oyuncak aldılar.

Quite sözcüğü a few önüne getirilince anlamda önemli bir değişiklik olur ve sayıca azlık yerine çokluk belirten bir sözcük grubu meydana gelir.

a few birkaç
quite a few epey, çok
We have a few shops in this town. Bu şehirde birkaç dükkânımız var.
We have quite a few shops this town. Bu şehirde epey çok dükkânımız var.
There are quite a few books on the American civil war. Amerikan iç savaşı hakkında çok kitap var.
She broke quite a few plates while washing them. Onları yıkarken çok tabak kırdı.

little, few

Little ve few olumsuz anlamda "az, yeterinden az miktarda" anlamındadırlar. Little sayılamayan isimlerle, few sayılabilen isimlerle kullanılırlar.

There is little milk left in the bottle. Şişede kalmış az süt var.
We have little knowledge about it. Onun hakkında az bilgimiz var.
They had little water in the cistern. Depoda az suları vardı.
There are few books for children in this library. Bu kütüphanede çocuklar için az kitap var.
I can recommend you few shops for shopping. Alışveriş için size az dükkân tavsiye edebilirim.
I have few friends in Izmir. İzmir'de az arkadaşım var.
We saw few petrol stations on our way to Birmingham. Birmingham'a giderken az benzin istasyonu gördük.
Few people can understand this. Bunu az kişi anlayabilir.

tanımlayıcı sıfatların one (ones) zamirleriyle kullanılışı

Niteleme sıfatları ait oldukları isimler yerine one (ones) ile kullanılarak isimler kaldırılabilir. Ancak bu durumda, bahsedilen şeyin önceden geçmiş ve biliniyor olması gereklidir.

There are some handkerchiefs over there. Take the blue one. Orada birkaç mendil var. Mavisini (mavi olanını) al.
I want two kilos of apples. Please give me the big ones. İki kilo elma istiyorum. Lütfen bana irilerini ver.
They prefer green bananas to yellow ones. Yeşil muzları sarılarına tercih ederler.
I don't like heavy slippers. Give me the light ones. Ağır terlikleri sevmem. Bana hafiflerini ver.

Dahaüstünlük ve enüstünlük derecelerindeki sıfatlarla kullanıldığında one (ones) istenirse kaldırılabilir. Anlamda değişme olmaz.

He bought the cheapest one. En ucuzunu aldı.
He bought the cheapest. En ucuzunu aldı.
They brought the stronger one of the two. İkisinin daha kuvvetli olanını getirdiler.
They brought the stronger of the two. İkisinin daha kuvvetli olanını getirdiler.

Renklerle kullanıldığında da bazen one cümleden çıkarılabilir.

I liked them all, but I'll buy the green one. Hepsini sevdim, fakat yeşilini alacağım.
Give me the green. Bana yeşilini ver.

21 Nisan 2009 Salı

Ders 8 - Sıfatların yerleri (Position of adjectives)

İngilizcede sıfatlar çoğu zaman ilgili oldukları isimlerin önünde yer alırlar.

A small key (bir küçük anahtar)
A gren book (bir yeşil kitap)
An old man (bir yaşlı adam)
A hot day (bir sıcak gün)

Bir ismin önünde birde fazla sıfat varsa bunlar arka arkaya kullanılırlar.

A small black key (küçük siyah bir anahtar)
A long heavy ruler (uzun ağır bir cetvel)
A tall young girl (uzun boylu genç bir kız)
Five big tables (beş büyük masa)

Şayet ismin önündeki sıfatlar renk bildiren sözcüklerse bunların son ikisi arasına and konur.

A yellow and red hat (sarı, kırmızı bir şapka)
A red, white and gren flag (kırmızı, beyaz ve yeşil bir bayrak)

İsimlerin önünde kullanılış kurallarını yukarıda gördüğümüz sıfatlar bazı hallerde ilgili oldukları isimlerden sonra da yer alırlar. Bu durumlar şunlardır:

Be, seem, appear, look gibi bazı fiillerden sonra kullanıldıklarında isimlerin önünde değil bu fiillerden sonra yer alırlar.

The key is small. (anahtar küçüktür)
It is hot. (Sıcaktır)
The chairs are brown. (sandalyeler kahverengidir)
Are the books old? (kitaplar eski midir?)
The house seems new. (ev yeni görünüyor)
The man looks tired. (adam yorgun görünüyor)
Mary is tall and fat (mary uzun ve şişmandır)
The cars are big, new and expensive. (otomobiller büyük, yeni ve pahalıdır)

Birçok sıfat hem isim önünde hemde yukarıda be, seem, look fiilleri ile örneklerde gördüğümüz gibi, isimden sonra kullanılabilir. Sıfatın birden fazla olması halinde son ikisi arasına and getirildiğini yukarıdaki örneklerde görüyoruz.

This is a new radio. (Bu yeni bir radyodur)
This radio is new (Bu radyo yenidir)

It was a long film (o uzun bir filmdi)
The film was long (film uzundu)

Those are big and dangerous animals. (şunlar büyük ve tehlikeli hayvanlardır)

Birçok sıfat hem ismin önünde hem de ismin sonunda yer alabilir. Ancak bazıları sadece ismin önünde bulunurlar. Inner, outer, former, latter sıfatları bunlardandır.

Inner tube (iç lastik)
Former times (eski zamanlar)
Outer walls (dış duvarlar)

Bazı sıfatlar da sadece isimden sonra gelirler

The man is ill (adam hastadır)
The children are well (çocuklar iyidirler)
The girl is unable to understand them (kız onları anlayamaz)

Bu sıfatlar isim önünde kullanılamazlar. Örneğin, ill man, well children denemez.

a ile başlayan bir grup sıfat vardır ki bunlarda isimden sonra yer alırlar. Başlıcaları: afraid, ahead, alike, alive, alone, ashamed, asleep, awake, aware.

The girl was afraid. (kız korkmuştu)
The rabbits are alive. (tavşanlar canlıdır)
He is alone. (O yalnızdır)
Helen is asleep (Helen uykudadır)
The children are awake (çocuklar uyanıktır)

20 Nisan 2009 Pazartesi

Ders 7 - Sıfatlar (Adjectives)

Sıfatın tanımı

Sıfatlar, isimleri tanımlamak, onlar hakkında bilgi vermek, özelliklerini belirtmek için kullanılan sözcüklerdir.

Long (uzun) this (bu)
Small (küçük) that (şu)
Black (siyah) these (bunlar)
High (yüksek) those (şunlar)
Each (her bir) many (birçok)
Every (her) some (biraz, birkaç)
Either (her iki) twenty (yirmi)
Neither (hiçbir) much (çok)
Which (hangi) my (benim)
What (ne) your (senin)
Whose (kimin) his (onun)
Our (bizim)

Sözcükleri birer sıfattır. Bunlar cümle içinde ilgili oldukları ismin durumunu açıklar, onunla ilgili tanımlama yaparlar.

Sıfatların türleri (types of adjectives)

Sıfatlar altı çeşittir.

1. Descriptive adjectives (tanımlayıcı sıfatlar)

Bunlar isimlerin nasıl olduklarını açıklayan sözcüklerdir.

Good (iyi) cold (soğuk)
New (yeni) bad (fena)
Brave (cesur) yellow (sarı)
Clean (temiz) short (kısa)

Old man (yaşlı adam) clever girl (akıllı kız)
Big table (büyük masa) short pencil (kısa kalem)

2. Demonstrative adjectives (işaret sıfatları)

İşaret sıfatları şunlardır.

This (bu) that (şu)
These (bunlar) those (şunlar)

This house (bu ev) that house (şu ev)
These houses (bu evler) Those houses (şu evler)

Bir şeye işaret ederken kullanılan bu sıfatlardan this ve that tekil isimle, these ve those çoğul isimlerle kullanılır.

3. Distributive adjectives (üleştirme sıfatları)
Both (her iki) either (her bir)
Each (her bir) neither (hiçbir)
Every (her)

Each student (her bir öğrenci) either woman (her bir kadın, iki kadından her biri)
Every window (her pencere) neither apple (hiçbir elma)

Bir grubun içinde birbirine ait olma durumunu gösterirler. Bu sıfatların kullanılışlarıyla ilgili geniş bilgi ileride verilmektedir.

4. Quantitive adjectives (nicelik sıfatları)
Bağlı oldukları isimlerin miktarını belirten sıfatlardır.

Some (birkaç, biraz) forty (kırk)
Many (birçok) all (hepsi, bütün)
Few (birkaç, az sayıda) much (çok)

Some Money (biraz para) seven nurses (yedi hemşire)
Many oranges (birçok portakal) much time (çok zaman)

Bütün rakamlar ve bunun dışında miktar belirten sıfatlar bu gruptandır. Bu sıfatlarla ilgili geniş bilgi ilerideki sayfalarda verilmektedir.

5. Interrogative adjectives (soru sıfatları)

Which (hangi) whose (kimin)
What (ne)

Which school (hangi okul) what book (ne kitabı)

Bu sıfatlar isimlerin önüne gelerek onlarla ilgili sorular oluştururlar.

6. Possessive adjectives (mülkiyet sıfatları)

Sahip olma durumunu gösteren sıfatlardır. Aşağıda görüldüğü gibi, Türkçede tamlayan eki almış şahıs zamiri olan (benim, senin, onun …) sözcükleri İngilizcede birer iyelik sıfatıdır. Bu konuda karşılaştırmalı bilgi için iyelik zamirleri konusuna bakınız.

My (benim) its (onun – cansız ve hayvan için)
Your (senin) our (bizim)
His (onun – erkek için) her (onun – kadın için)
Your (sizin) their (onların)

My watch (benim saatim) its door (onun kapısı)
Your hat (senin şapkan) our father (bizim babamız)
His son (onun oğlu) your dog (sizin köpeğiniz)
Her house (onun evi) their car (onların otomobili)

Agreement (uyum)

İngilizcede sıfatlar tanımladıkları ismin tekil, çoğul veya dişi, erkek oluşuna göre herhangi bir değişikliğe uğramazlar, hep aynı kalırlar.

Small chair (küçük sandalye)
Small chairs (küçük sandalyeler)

Clever man (akıllı adam)
Clever men (akıllı adamlar)

Görüldüğü gibi sıfatlar tekil ve çoğul isimler önünde aynı kaldığı gibi, eril ve dişil cins isimler önünde de şekil değişikliğine uğramamaktadır.

Sıfatlar arasında sadece işaret sıfatları ismin tekil veya çoğul oluşuna göre değişikliğe uğrarlar. Tekil isimler önünde kullanılan this, isim çoğul olunca these halini alır. That sıfatı da those olur.

This house (bu ev)
These houses (bu evler)

That woman (şu kadın)
Those women (şu kadınlar)