22 Nisan 2009 Çarşamba

Ders 9 - İsimlerden sıfat yapma (Formation of adjectives from nouns)

İsimlerin sonuna bazı ekler getirmek suretiyle bu isimler sıfat yapılırlar. Bu eklerin başlıcaları şunlardır.

-y, -ly, -able, -some, -an, -ian, -ful, -ic, -ical, -less, -ed, -ish, -en, like, -ous, -al

İsim sıfat
Wind (rüzgar) windy(rüzgarlı)
Friend (arkadaş) friendly (arkadaşça)
Care (dikkat) careless (dikkatsiz)
Child (çocuk) childish (çocuksu)
Fame (ün) famous (ünlü)
Music (müzik) musical (müzikal)
Comfort (rahatlık) comfortable (rahat)
Packet (paket) paketful (paket dolusu)
Gold (altın) golden (altından)
America (Amerika) American (Amerikalı)

Formation of negative (olumsuz yapma)

Sofatlara bazı önekler veya sonekler ilave edilerek olumsuzluk anlamı verilir. Bunlar un, in, im, ir, il, dis önekleriyle less sonekleridir.

Un
Happy (mutlu) unhappy (mutsuz)
Pleasant (hoş9 unpleasant (hoş olmayan)
Willing (istekli) unwilling (isteksiz)

In
Active (aktif) inactive (aktif olmayan)
Accurate (doğru) inaccurate (yanlış)
Complete (tam) incomplete (tamam olmayan)

Im
Possible (mümkün) impossible (mümkün olmayan)
Mortal (ölümlü) immortal (ölümsüz)
Patient (sabırlı) impatient (sabırsız)

Ir
Regular (düzenli) irregular (düzensiz)
Resistible (dayanılabilir) irresistable (dayanılmaz)
Responsible (sorumlu) irresponsible (sorumsuz)

Il
Legal (yasal) illegal (yasadışı)
Legibile (okunaklı) illegible (okunaksız)
Logical (mantıklı) illogical (mantıksız)

Dis
Honest (dürüst) dishonest (dürüst olmayan)
Agreeable (hoş) disagreeable (hoş olmayan)
Respesctful (saygılı) disrespectful (saygısız)

Less sontakısı genellikle ful ile biten sıfatlarda bu takımın yerini larak sıfata olumsuz bir anlam verir.

Less
Hopeful (ümitli) hopeless (ümitsiz)
Userful (yararlı) useless (yararsız)
Powerful (güçlü) powerless (güçsüz)

Some quantity adjectives (bazı nicelik sıfatları)

A, one

Türçeye her ikisi de “bir” sözcüğü ile çevrilen a ve one sözcükleri pek az yerde birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Bunlar, zaman, mesafe, ağırlık birimlerinin söylendiği yerlerdir.

A pound (bir paund)
One pound (bir paund)

A month (bir ay)
One month (bir ay)

A kilo (bir kilo)
One kilo (bir kilo)
She bought a kilo of tomatoes (bir kilo domates aldı)
She bought one kilo of tomatoes (bir kilo domates aldı)

We’ll complete it in a month (onu bir ayda tamamlayacağız)
We’ll complete it in one month (onu bir ayda tamamlayacağız)

Bunun dışında a ve one ayrı yer ve anlamlarda kullanılan iki sözcüktür. One bir adet, birden fazla değil anlamında sayısal bir birim gösterir. A ise aynı tür şeylerin içinden herhangi birinin sözü edilirken kullanılır.

A cow is a very useful animal (bir inek çok yararlı bir hayvandır)

Burada anlatılan (bir adet) inek değil, inek türünün biridir.

Selma is a mother (Selma bir annedir)

cümlesindeki a da (bir adet, birden fazla olmayan) anne anlamında değildir.

Give me a book (bana bir kitap ver. “herhangi bir kitap, kitap türünden herhangi birini)
Give me one book (bana bir kitap ver “bir adet kitap, birden fazla değil”)

Bir olayın olduğu belli bir zamanı belirtmek için zaman sözcüğü önünde a yerine one kullanılır.

One day an old man came. (bir gün yaşlı bir adam geldi)
One summer there was an earth-quake (bir yaz bir deprem oldu)


some, any

"biraz, birkaç, bazı" anlamına gelen some genel olarak olumlu cümlelerde kullanılır. Sayılabilen ve sayılamayan isimler önünde yer alabilir.

some pencils birkaç kalem
some sugar biraz şeker
Give me some butter. Bana biraz tereyağı ver.
She has some friends in İzmir. İzmirde birkaç arkadaşı var.
We bought some chairs. Birkaç sandalye aldık.

Olumsuz ve soru halindeki cümlelerde some yerine any kullanılır.

She drank some water. Biraz su içti.
She didn't drink any water. Biraz su içmedi. (Hiç su içmedi.)

Any ile yapılan soru ve olumsuz cümlede any karşılığı olarak "biraz, birkaç" sözcüğü yerine "hiç" kullanmak daha uygun olur.

She didn't eat any bread. Hiç ekmek yemedi.
We can't read any books. Hiç kitap okuyamayız.
They haven't any houses. Hiç evleri yok.

Hardly, scarcely gibi olumsuzluk anlamı veren sözcüklerin bulunduğu cümlelerde de any kullanılır.

We have hardly any money. Hemen hemen hiç paramız yok.
You can scarcely see any soldiers here. Burada hemen hemen hiç asker göremezsiniz.

Soru halindeki cümlelerde de genel olarak any kullanılır.

You have some money. Biraz paran var.
Have you any money? Hiç paran var mı?
Has she any books? Onun hiç kitapları var mı?
Are there any flowers in the garden? Bahçede hiç çiçekler var mı?
Is there any butter on the plate? Tabakta hiç tereyağı var mı?

Fakat soru bir davet veya istekse bu durumda soru cümlesinde some yer alır.

Will you have some cake? Biraz pasta alır mısınız?
Would you like some milk? Biraz süt ister misiniz?

Bu cümleler "Lütfen biraz pasta alınız. Biraz süt buyurun" anlamı verir. Bir soruya "evet" cevabı verileceği umulduğunda da soruda some kullanılır.

Did you put some money in his pocket? Onun cebine biraz para koydun mu?
Is there some water in the bottle? Şişede biraz su var mı?

Bu sorular, cebe para konduğu ve şişede su olduğu düşünülerek sorulmuş ve "evet" cevabı alınacağı umulan sorulardır.

Any sözcüğü "herhangi biri, hangisi olursa" anlamında olumlu cümlelerde sayılabilen tekil isimler önünde de kullanılır.

You can come here any day. Buraya herhangi bir gün gelebilirsin.
Any book will be all right for them. Herhangi bir kitap onlar için uygun olacak.
We can go there any time you want. Oraya ne zaman istersen gidebiliriz.

If'li cümleler ve şüphe belirten ifadelerde some değil any kullanılır.

If you find any pencils, give them to the teacher. Kalemleri bulursan onları öğretmene ver.
You can buy it if you have any money. Paran varsa onu alabilirsin.
I don't think she can answer any questions. Sorulara cevap verebileceğini sanmam.

no (not any)

Bir sıfat olarak kullanılan no olumlu bir cümlede ismin önüne gelerek o cümleyi olumsuz yapar.

I have some pencils. Birkaç kalemim var.
I have no pencils. Hiç kalemim yok.

Bir cümledeki not any yerine no kullanılarak aynı anlam verilebilir. Bu durumda cümle olumlu hale gelmiş yani fiil olumlu bir cümlede bulunacağı şekli almış olur. Aşağıdaki örneklerde not any yerine no kullanıldığında fiilin aldığı şekle dikkat ediniz.

She hasn't any sisters. Hiç kız kardeşi yok.
She has no sisters. Hiç kız kardeşi yok.
There isn't any salt in the box. Kutuda hiç tuz yok.
There is no salt in the box. Kutuda hiç tuz yok.
There aren't any books on the table. Masanın üstünde hiç kitap yok.
There are no books on the table. Masanın üstünde hiç kitap yok.
She didn't eat any apples. Hiç elma yemedi.
She ate no apples. Hiç elma yemedi.
We didn't see any rabbits. Hiç tavşan görmedik.
We saw no rabbits. Hiç tavşan görmedik.
Ted didn't drink any beer. Ted hiç bira içmedi.
Ted drank no beer. Ted hiç bira içmedi.

Örneklerde görüldüğü gibi cümledeki not any yerine no kullanıldığında fiil olumlu şekle dönmekte, cümleye olumsuzluk anlamını no vermektedir. Örneğin didn't see şeklinde, yani olumsuz durumda olan fiil saw haline gelmiştir.

someone's, somebody's, anyone's
anybody's, no one's, nobody's


Some, any ve no ile one, body isimlerinin birleşmesinden oluşan birleşik sözcükler, mülkiyet halinde birer sıfat olarak da kullanılırlar.

Someone's bag was stolen. Birinin çantası çalındı.
It isn't anybody's dog. O kimsenin köpeği değildir.
I am no one's servant. Ben kimsenin uşağı değilim.
They gave me somebody's hat. Bana birinin şapkasını verdiler.
This is nobody's place. Bu kimsenin yeri değildir.
Is this anybody's plate? Bu birinin tabağı mı?

else's

Someone, somebody, anyone, anybody, no one, nobody sözcükleri else's ile bir mülkiyet sıfatı oluştururlar.

someone else's .... başka birinin ....
someone else's pen başka birinin kalemi
They gave her someone else's passport. Ona başka birinin pasaportunu verdiler.
This is somebody else's umbrella. Bu başka birinin şemsiyesi.
I can't accept anybody else's invitation. Başka birinin davetini kabul edemem.
Did they take anyone else's bag? Başka birinin çantasını aldılar mı?
He opened no one else's luggage. Başka birinin bagajını açmadı.

another, other

Another tekil bir anlam taşır ve tekil isimlerin önünde kullanılır. Other çoğul isimlerle kullanılır.

another diğer bir, başka bir

Give me another glass. Bana başka bir bardak ver.
She'll buy another dress. Başka bir elbise alacak.
other diğer
Other cameras are expensive. Diğer fotoğraf makineleri pahalıdır.
I'll show you other rooms. Sana diğer odaları göstereceğim.

each, every

Each ve every sözcüklerinin özelliği bir topluluk veya grup içindeki tek şeyi gösteriyor olmaları nedeniyle tekil bir anlam taşımaları ve bu nedenle isim ve fiilin tekil haliyle kullanılmalarıdır.

Each student is ready. Her bir öğrenci hazırdır.
Each man was reading a book. Her bir adam bir kitap okuyordu.
Each soldier knows the plan. Her bir asker planı bilir.
Every girl is pretty. Her bir kız güzeldir.
Every doctor knows what to do. Her bir doktor ne yapılacağını bilir.
Every story ends like this. Her bir öykü böyle son bulur.

Eş anlamlı gibi olan each ve every arasındaki fark, each sözcüğünün daha çok küçük topluluklar içindeki bireyleri belirttiği ve anlatılmak istenen şeyin topluluğun değil bireylerin durumu olduğudur.

Every ise bütün grubun her bir birey gibi olduğunu anlatır. Bunun anlattığı, bütün grubun o birey gibi olduğudur. Bunu bir örnekle açıklayalım:

Each girl wore a red blouse. Her bir kız kırmızı bir bluz giydi.

Burada her bir kızın üzerinde kırmızı bir bluz olduğu söylenmekte ve kızlar tek olarak düşünülmektedir. Akla gelen tek bir kızdır.

Every girl wore a red blouse. Her bir kız kırmızı bir bluz giydi.

Burada her bir kızın kırmızı bir bluz giymekte olduğu söylenirken bütün kızların kırmızı bir bluz giymiş durumda olduğu anlatılmaktadır. Anlatılan şey tüm grubun bu durumda olduğudur.

all

"bütün, hepsi" anlamındadır ve bir grubun veya şeyin tümünü belirtir.

All animals are useful. Bütün hayvanlar yararlıdır.
All women like beautiful dresses. Bütün kadınlar güzel elbiseleri severler.
He has lived all his life in New York. Bütün hayatını New York'da yaşadı.
I've spent all my money. Bütün paramı harcadım.
You must answer all the questions on this paper. Bu kâğıttaki bütün sorulara cevap vermelisiniz.

either, neither

"iki şeyin veya kişinin herhangi biri" anlamında olan either ile "iki şey veya kişinin hiçbiri" anlamında olan neither sıfatları da tekil anlam taşırlar.

There are trees on either side of the river. Nehrin her bir tarafında (iki taraftan her biri) ağaçlar var.
Either man can do the job. Her bir adam (iki adamdan her biri) işi yapabilir.
You can take either book. İki kitaptan herhangi birini alabilirsin.
Neither story is interesting. Hiçbir öykü (iki öyküden hiçbiri) ilginç değildir.
Neither man came. Hiçbir adam (iki adamdan hiçbiri) gelmedi.
I like neither city. Hiçbir şehri (iki şehirden hiçbirini) sevmem.

both

Both sözcüğünün anlamı "Her iki"dir.

Both houses are old. Her iki ev eskidir.
Both children are in the garden. Her çocuk bahçededir.
I'll buy both books. Her iki kitabı alacağım.
Hold the bird in both your hands. Kuşu her iki elinin içinde tut.

many, much

Much "çok miktarda" anlamındadır ve bir sıfat olarak sayılamayan isimler önünde kullanılır. (Sayılabilen ve sayılamayan isimler konusunda ilerideki sayfalarda bilgi verilmektedir.)

much water çok su (çok miktar su)
much salt çok tuz (çok miktar tuz)

Buradaki "çok" sayısal bir çokluk değil "çok miktar" anlamındadır.

Sayısal çokluk anlatmak için many sözcüğü kullanılır. Many "çok sayıda" anlamında "çok" demektir. Sayılabilen çoğul isimler önünde kullanılır.

many books çok kitap (çok sayıda kitap)
many trees çok ağaç (çok sayıda ağaç)

Many ve much genel olarak olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.

Are there many students in the garden? Bahçede çok öğrenci var mı?
Did you see many birds in the tree? Ağaçta çok kuş gördün mü?
I haven't many friends in Paris. Paris'te çok arkadaşım yok.
They didn't bring many letters. Çok mektup getirmediler.
Is there much sugar in your tea? Çayında çok şeker var mı?
Did they give them much money? Onlara çok para verdiler mi?
She doesn't put much salt in the soup. Çorbaya çok tuz koymaz.
We haven't much time. Çok vaktimiz yok.

Genel olarak soru ve olumsuz cümlelerde kullanıldığını gördüğümüz many ve much sıfatları bazı durumlarda olumlu cümlelerde de kullanılır.

Many sıfatı resmi bir ifade şeklindeki olumlu cümlelerde ve a great, a good, so, too ile birlikte olduğu olumlu cümlelerde kullanılır.

There were many foreigners in the congress. Kongrede birçok yabancılar (ecnebiler) vardı.
We saw a great many paintings in the museum. Müzede birçok tablolar gördük.
The waiter broke a good many plates. Garson birçok tabaklar kırdı.
She buys so many dresses every summer. Her yaz pek çok elbise alır.
There were too many cars in the parking place. Park yerinde pek çok otomobiller vardı.

Many cümlenin öznesi olduğu zaman da olumlu cümle içinde yer alır.

Many people don't like travelling at night. Birçok kimse gece seyahat etmeyi sevmez.
Many vegetables are good as medicine. Birçok sebzeler ilaç olarak yararlıdır.

Much sıfatı so kullanıldığında olumlu cümle içinde bulunabilir.

We spent so much time. Pek çok vakit harcadık.
He drinks so much wine that he gets drunk. O kadar çok şarap içer ki sarhoş olur.

Much da many gibi cümle başında özne olarak yer alabilir.

Much time is needed for the plan. Plan için çok zamana ihtiyaç var.
Much money was wasted. Çok para israf edildi.

Fakat genellikle many ve much ile yapılmış soru ve olumsuz cümlelerin olumlu şekilleri aşağıda göreceğimiz a lot of, a great deal of sözcükleriyle yapılır.

a lot of, a great deal of

A lot of sözcük grubu olumlu cümlelerde hem many hem de much'ın yerini alır. Yani a lot of hem sayılabilen hem de sayılamayan isimler önünde kullanılan bir sözcüktür. Anlamı many ve much gibi "çok"tur.

She has a lot of books. Çok kitabı var.
She hasn't many books. Çok kitabı yok.
Has she many books? Çok kitabı var mı?

There are a lot of people in the park. Parkta çok insan var.
Are there many people in the park? Parkta çok insan var mı?
There aren't many people in the park. Parkta çok insan yok.

There is a lot of oil in the can. Kutuda çok yağ var.
Is there much oil in the can? Kutuda çok yağ var mı?
There isn't much oil in the can. Kutuda çok yağ yok.

She has a lot of work to do. Yapılacak çok işi var.
Has she much work to do? Yapılacak çok işi var mı?
She hasn't much work to do. Yapılacak çok işi yok.

Much yerine olumlu cümlede, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, a lot of kullanılabileceği gibi a great deal of da kullanılabilir.

She bought a great deal of milk. Çok süt aldı.
Did she buy much milk? Çok süt aldı mı?
She didn't buy much milk. Çok süt almadı.
They met with a great deal of difficulty. Çok güçlükle karşılaştılar.
Did they meet with much difficulty? Çok güçlükle karşılaştılar mı?
They didn't meet with much difficulty. Çok güçlükle karşılaşmadılar.

Olumlu cümlelerde kullanıldığını gördüğümüz a lot of ve a great deal of sıfatları soru halindeki cümlelerde de kullanılabilirler. Ancak bu durumda kullanılmaları, soruya olumlu bir cevap verileceğinin umulduğunu gösterir.

Did they bring a lot of presents? Çok hediyeler mi getirdiler?

Bu soru olumlu bir cevap umulduğunu gösteren bir nevi (Çok hediyeler getirdiler, değil mi?) gibi bir soru anlamındadır.

Did she make a lot of mistakes? Çok hatalar mı yaptı? (Evet cevabı umuluyor.)
Has she a great deal of money? Çok parası mı var? (Evet cevabı umuluyor.)

many, much, a lot of kullanılışı

sayılabilen isimlerlesayılamayan isimlerle
olumlu cümledea lot ofa lot of
soru cümlesindemanymuch
olumsuz cümledemanymuch



Olumlu cümlelerde many, much yerine kullanılan a lot of gibi aynı anlamda lots of, plenty of, a large quantity of, a good deal of sözcükleri de kullanılır.

I have lots of friends in England. İngiltere'de çok arkadaşım var,
They gave the children plenty of milk. Çocuklara çok süt verdiler.
They gave the children plenty of toys. Çocuklara çok oyuncaklar verdiler.
The army had a large quantity of new weapons. Ordunun çok sayıda yeni silahları vardı.
She spent a good deal of money on her dresses. Elbiselerine çok para harcadı.

a little, a few

A little "biraz, bir miktar" anlamındadır. Sayılamayan isimler önünde kullanılır. Sayısal olmayan az bir miktar gösterir.

a little time biraz zaman
Give me a little time. Bana biraz zaman ver.
I put a little sugar in my tea. Çayıma biraz şeker koyarım.
Helen drinks a little orange juice every morning. Helen her sabah biraz portakal suyu içer.

A few

"birkaç, birkaç tane" anlamındadır. Sayıca az bir miktarı gösterir. Sayılabilen isimlerin önünde kullanılır.

a few books birkaç kitap (iki, üç kitap)
I have a few friends in Izmir. İzmir'de birkaç arkadaşım var.
There are a few apples in the basket. Sepette birkaç elma var.
They bought a few toys for the children. Çocuklar için birkaç oyuncak aldılar.

Quite sözcüğü a few önüne getirilince anlamda önemli bir değişiklik olur ve sayıca azlık yerine çokluk belirten bir sözcük grubu meydana gelir.

a few birkaç
quite a few epey, çok
We have a few shops in this town. Bu şehirde birkaç dükkânımız var.
We have quite a few shops this town. Bu şehirde epey çok dükkânımız var.
There are quite a few books on the American civil war. Amerikan iç savaşı hakkında çok kitap var.
She broke quite a few plates while washing them. Onları yıkarken çok tabak kırdı.

little, few

Little ve few olumsuz anlamda "az, yeterinden az miktarda" anlamındadırlar. Little sayılamayan isimlerle, few sayılabilen isimlerle kullanılırlar.

There is little milk left in the bottle. Şişede kalmış az süt var.
We have little knowledge about it. Onun hakkında az bilgimiz var.
They had little water in the cistern. Depoda az suları vardı.
There are few books for children in this library. Bu kütüphanede çocuklar için az kitap var.
I can recommend you few shops for shopping. Alışveriş için size az dükkân tavsiye edebilirim.
I have few friends in Izmir. İzmir'de az arkadaşım var.
We saw few petrol stations on our way to Birmingham. Birmingham'a giderken az benzin istasyonu gördük.
Few people can understand this. Bunu az kişi anlayabilir.

tanımlayıcı sıfatların one (ones) zamirleriyle kullanılışı

Niteleme sıfatları ait oldukları isimler yerine one (ones) ile kullanılarak isimler kaldırılabilir. Ancak bu durumda, bahsedilen şeyin önceden geçmiş ve biliniyor olması gereklidir.

There are some handkerchiefs over there. Take the blue one. Orada birkaç mendil var. Mavisini (mavi olanını) al.
I want two kilos of apples. Please give me the big ones. İki kilo elma istiyorum. Lütfen bana irilerini ver.
They prefer green bananas to yellow ones. Yeşil muzları sarılarına tercih ederler.
I don't like heavy slippers. Give me the light ones. Ağır terlikleri sevmem. Bana hafiflerini ver.

Dahaüstünlük ve enüstünlük derecelerindeki sıfatlarla kullanıldığında one (ones) istenirse kaldırılabilir. Anlamda değişme olmaz.

He bought the cheapest one. En ucuzunu aldı.
He bought the cheapest. En ucuzunu aldı.
They brought the stronger one of the two. İkisinin daha kuvvetli olanını getirdiler.
They brought the stronger of the two. İkisinin daha kuvvetli olanını getirdiler.

Renklerle kullanıldığında da bazen one cümleden çıkarılabilir.

I liked them all, but I'll buy the green one. Hepsini sevdim, fakat yeşilini alacağım.
Give me the green. Bana yeşilini ver.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder