31 Aralık 2011 Cumartesi

Ders 31 - Gelecek zamanlar (The future tenses)

Bu grubun içinde iki kip ile bunlara ilaveten going to yapısı vardır.

a. The future tense - Gelecek zaman
b. The future continuous tense - Sürekli gelecek zaman
c. Going to form - Going to yapısı

Bunları da teker teker ele alarak kısaca bilgi verelim:

Gelecek zaman (The future tense)

Bu zaman kök halinde "infinitive - mastar" fiil önüne shall (will) yardımcı fiilini getirmek suretiyle yapılır. Özne I ve we ise shall, bunlar dışında will kullanılır. (Fakat I ve we ile de çoğu kez will kullanıldığı görülür.)

I shall understand it. Onu anlayacağım.
You will like them. Onları seveceksin.
He will buy a boat. Bir kayık alacak.
They will come again. Tekrar gelecekler.

Soru yapmak için shall (will) cümle başına getirilir, olumsuzluk için shall (will) ile esas fiil arasına not konulur.

Shall I understand it? Onu anlayacak mıyım?
Will you like them? Onları sevecek misin?
Will he buy a boat? Bir kayık alacak mı?
Will they come again? Tekrar gelecekler mi?

I shall not understand it. Onu anlamayacağım.
You will not like them. Onları sevmeyeceksin.
He will not buy a boat. Bir kayık almayacak.
They will not come again. Tekrar gelmeyecekler.

Sürekli gelecek zaman (The future continuous tense)

ing eki almış fiil önüne to be yardımcı fiilinin be şekli ile shall (will) getirmek suretiyle yapılır.

I shall be waiting for you. Seni bekliyor olacağım.
She will be sweeping the room. Odayı süpürüyor olacak.
You will be sleeping then. O zaman uyuyor olacaksın.
It will be eating the food. Yiyeceği yiyor olacak.

Soru yapmak için shall (will) cümle başına alınır, olumsuz yapmak için shall (will) ile be arasına not konulur.

Shall I be waiting for you? Seni bekliyor mu olacağım?
Will she be sweeping the room? Odayı süpürüyor mu olacak?
Will you be sleeping then? O zaman uyuyor mu olacaksın?
Will it be eating the food? Yiyeceği yiyor mu olacak?
I shall not be waiting for you. Seni bekliyor olmayacağım.
She will not be sweeping the room. Odayı süpürüyor olmayacak.
You will not be sleeping then. O zaman uyuyor olmayacaksın.
It will not be eating the food. Yiyeceği yiyor olmayacak.

Going to yapısı (Going to form)

Yalın halde bir fiilin önüne going to getirilirse gelecek zaman ifadesi veren bir yapı kurulmuş olur. Bu yapıda going to'dan önce cümlenin öznesine uygun to be fiili kullanılır: I için am, tekil özne için is, çoğul özne için are.

Türkçe'ye future tense - gelecek zaman gibi çevrilen going to yapısı anlam bakımından ondan biraz farklıdır.

I am going to sell my carpet. Halımı satacağım.
He is going to make a toy. Bir oyuncak yapacak.
We are going to pay the bill. Hesabı ödeyeceğiz.
They are going to clean the house. Evi temizleyecekler.

Soru haline sokmak için cümledeki to be fiili başa getirilir, olumsuzluk için not sözcüğü to be ile going arasına yerleştirilir.

Am I going to sell my carpet? Halımı satacak mıyım?
Is he going to make a toy? Bir oyuncak yapacak mı?
Are we going to pay the bill? Hesabı ödeyecek miyiz?
Are they going to clean the house? Evi temizleyecekler mi?

I am not going to sell my carpet. Halımı satmayacağım.
He is not going to make a toy. Bir oyuncak yapmayacak.
We are not going to pay the bill. Hesabı ödemeyeceğiz.
They are not going to clean the house. Evi temizlemeyecekler.

30 Aralık 2011 Cuma

Ders 30 - Bitmiş zamanlar (The perfect tenses)

Bu grubun içinde altı zaman vardır.

a. The present perfect tense - Şimdiki bitmiş zaman
b. The past perfect tense - Geçmişte bitmiş zaman
c. The present perfect continuous tense - Sürekli şimdiki bitmiş zaman
d. The past perfect continuous tense - Sürekli geçmişte bitmiş zaman
e. The future perfect tense - Gelecekte bitmiş zaman
f. The future perfect continuous tense - Sürekli gelecekte bitmiş zaman

Bunları da kısaca örneklerle verelim.

Şimdiki bitmiş zaman (The present perfect tense)

Bu kipte, fiilin üçüncü şekli yani "past participle - geçmiş zaman ortacı" ile onun önünde have yardımcı fiili kullanılır. Bilindiği gibi düzenli fiillerin üçüncü şekilleri "ed" ekiyle yapılır, düzensizlerin üçüncü şekilleri ise ayrı olarak mevcuttur.

Have yardımcı fiili, cümlenin öznesi tekilse has şekline girer.

I have finished my work. İşimi bitirdim.
She has seen the visitors. Ziyaretçileri gördü.
You have taken their pens. Onların kalemlerini aldın.
He has changed his mind. Fikrini değiştirdi.
They have gone to Paris. Paris'e gittiler.

Bu cümleleri soru yapmak için have yardımcı fiili cümlenin başına getirilir, olumsuz yapmak için esas fiille have arasına not konulur.

Have I finished my work? İşimi bitirdim mi?
Has she seen the visitors? Ziyaretçileri gördü mü?
Have you taken their pens? Onların kalemlerini aldın mı?
Has he changed his mind? Fikrini değiştirdi mi?
Have they gone to Paris? Paris'e gittiler mi?

I have not finished my work. İşimi bitirmedim.
She has not seen the visitors. Ziyaretçileri görmedi.
You have not taken their pens. Onların kalemlerini almadın.
He has not changed his mind. Fikrini değiştirmedi.
They have not gone to Paris. Paris'e gitmediler.

Geçmişte bitmiş zaman (The past perfect tense)

Fiillerin üçüncü şekli "past participle - geçmiş zaman ortacı" önünde have yardımcı fiilinin geçmiş şekli olan had kullanmak suretiyle yapılır. Had her türlü özne önünde aynı kalır. Tekil ve çoğul için değişmez.

You had accepted his offer. Onun teklifini kabul etmiştin.
She had washed the towels. Havluları yıkamıştı.
We had eaten the sweets. Tatlıları yemiştik.
He had broken your glass. Sizin bardağınızı kırmıştı.

Bu cümleleri soru yapmak için had yardımcı fiili cümlenin başına getirilir, olumsuz yapmak için esas fiille had arasına not konulur.

Had you accepted his offer? Onun teklifini kabul etmiş miydin?
Had she washed the towels? Havluları yıkamış mıydı?

Had we eaten the sweets? Tatlıları yemiş miydik?
Had he broken your glass? Sizin bardağınızı kırmış mıydı?

You had not accepted his offer. Onun teklifini kabul etmemiştin.
She had not washed the towels. Havluları yıkamamıştı.

We had not eaten the sweets. Tatlıları yememiştik.
He had not broken your glass. Sizin bardağınızı kırmamıştı.

Sürekli şimdiki bitmiş zaman (The present perfect continuous tense)

Fiilin ing eki almış şekli önünde have ve to be yardımcı fiillerinin birlikte kullanılmasıyla yapılır.

To be fiilinin bu kipte kullanılan şekli been'dir. Have fiili tekil öznelerle has, çoğul öznelerle have şeklinde olur.

You have been waiting for hours. Saatlerdir bekliyorsun. (beklemektesin.)
She has been cleaning the carpets. Halıları temizliyor. (temizlemekte.)
They have been working on a project. Bir proje üzerinde çalışıyorlar.
He has been typing my letters. Mektuplarımı daktilo ediyor.

Bu cümleleri soru yapmak için have yardımcı fiili cümlenin başına alınır, olumsuz yapmak için not sözcüğü have ile been arasına getirilir.

Have you been waiting for hours? Saatlerdir bekliyor musun?
Has she been cleaning the carpets? Halıları temizliyor mu?
Have they been working on a project? Bir proje üzerinde çalışıyorlar mı?
Has he been typing my letters? Mektuplarımı daktilo ediyor mu?
You have not been waiting for hours. Saatlerdir beklemiyorsun.
She has not been cleaning the carpets. Halıları temizlemiyor.

They have not been working on a project. Bir proje üzerinde çalışmıyorlar.
He has not been typing my letters. Mektuplarımı daktilo etmiyor.

Sürekli geçmişte bitmiş zaman (The past perfect continuous tense)

Fiilin ing eki almış şekli önünde have yardımcı fiilinin had şekliyle to be yardımcı fiilinin been şeklinin birlikte kullanılmasiyle yapılır. Had ve been her türlü özne için aynı kalırlar.

I had been sleeping. Uyumaktaydım.
He had been reading. Okumaktaydı.
We had been trying to repair the machine. Makineyi tamir etmeye çalışmaktaydık.
They had been drinking. İçmekteydiler.

Soru haline sokmak için had cümle başına alınır, olumsuz yapmak için had ile been arasına not sözcüğü yerleştirilir.

Had you been sleeping? Uyumakta mıydın?
Had he been reading? Okumakta mıydı?
Had we been trying ta repair the machine? Makineyi tamir etmeye çalışmaktamıydık?
Had they been drinking? İçmekte miydiler?

You had not been sleeping. Uyumakta değildin.
He had not been reading. Okumakta değildi.
We had not been trying to repair the machine. Makineyi tamir etmeye çalışıyordeğildik.
They had not been drinking. İçmekte değildiler.

Gelecekte bitmiş zaman (The future perfect tense)

Fiillerin üçüncü şekli ile shall (will) ve have yardımcı fiillerinin birlikte kullanılmasıyla yapılır.

I shall have finished the book. Kitabı bitirmiş olacağım.
You will have learnt. Öğrenmiş olacaksın.
He will have eaten the food. Yiyeceği yemiş olacak.
They will have seen everything. Her şeyi görmüş olacaklar.

Soru hali shall (will) cümle başına alınarak, olumsuzluk shall (will) ile have arasına not konularak yapılır.

Shall I have finished the book? Kitabı bitirmiş olacak mıymı?
Will you have learnt? Öğrenmiş olacak mısınız?
Will he have eaten the food? Yiyeceği yemiş olacak mı?
Will they have seen everything? Her şeyi görmüş olacaklar mı?

I shall not have finished the book Kitabı bitirmiş olmayacağım.
You will not have learnt. Öğrenmiş olmayacaksın.
He will not have eaten the food. Yiyeceği yemiş olmayacak.
They will not have seen everything Her şeyi görmüş olmayacaklar.

Sürekli gelecekte bitmiş zaman (The future perfect continuous tense)

ing eki almış fiilin önünde shall (will), have ve to be fiillerinin üçünün birden kullanılmasiyle yapılır. Özneye uygun shall (will) yardımcı fiillerinden biri alındıktan sonra have getirilir. Bundan sonra da to be yardımcı fiilinin been şekli konulur.

I shall have been working. Çalışıyor olacağım.
She will have been singing. Şarkı söylüyor olacak.
You will have been running. Koşuyor olacaksınız.
They will have been playing. Oynuyor olacaklar.

Soru şekli için shall (will) cümle başına alınır, olumsuzluk için shall (will) ile have arasına not konulur.

Shall I have been working? Çalışıyor olacak mıyım?
Will she have been singing? Şarkı söylüyor olacak mı?
Will you have been running? Koşuyor olacak mısınız?
Will they have been playing? Oynuyor olacaklar mı?

I shall not have been working. Çalışıyor olmayacağım.
She will not have been singing. Şarkı söylüyor olmayacak.
You will not have been running. Koşuyor olmayacaksınız.
They will not have been playing. Oynuyor olmayacaklar.

Bu fiil zamanı İngilizcede pek az kullanılır.

29 Aralık 2011 Perşembe

Ders 29 - Geçmiş zamanlar (The past tenses)

Bu grubun içinde iki zaman vardır.

a. The simple past tense - Geçmiş zaman (di'li)
b. The past continuous tense - Sürekli geçmiş zaman

Bu zamanları da çok kısa bir şekilde ve örnekleriyle görelim :

Geçmiş zaman (The simple past tense)

Özneden sonra fiil, düzenli fiiller grubundansa, -ed eki almış olarak, düzensiz fiiller grubundansa, ikinci şekliyle, yani geçmiş zaman şekli getirilerek geçmiş zaman kipi yapılmış olur.

I walked to the window. Pencereye yürüdüm.
She drank some wine. Biraz şarap içti.

We cleaned the table. Masayı temizledik.
They wrote letters. Mektuplar yazdılar.

Bu cümleleri soru yapmak için cümle başına (do yardımcı fiilinin geçmiş şekli olan) did getirilir. Olumsuz yapmak için fiilin önüne did not getirilir. Cümleye bu ilaveler yapılırken esas fiil düzenli bir fiilse ed ilavesi kalkar, düzensiz bir fiilse geçmiş zaman için kullanılan ikinci şeklinden çıkıp ilk şekli olan yalın hale (infinitive) döner.

Did I walk to the window? Pencereye yürüdüm mü?
Did she drink any water? Hiç su içti mi?
Did we clean the table? Masayı temizledik mi?
Did they write letters? Mektuplar yazdılar mı?

I did not walk to the window. Pencereye yürümedim.
She did not drink any water. Hiç su içmedi.
We did not clean the table. Masayı temizlemedik.
They did not write letters. Mektuplar yazmadılar.

Sürekli geçmiş zaman (The past continuous tense)

-ing eki almış esas fiil önüne to be yardımcı fiilinin geçmiş zaman halleri getirilirse sürekli geçmiş zaman kipi oluşur. To be fiilinin geçmiş zaman şekilleri was ve were'dir. Özne tekilse was, çoğulsa were kullanılır.

I was walking. Yürüyordum.
He was resting. İstirahat ediyordu.
You were swimming in the pool. Yüzme havuzunda yüzüyordunuz.
They were building a bridge. Bir köprü yapıyorlardı.

Bu cümleleri soru yapmak için to be yardımcı fiili (was, were) cümlenin başına getirilir. Olumsuz yapmak için to be ile esas fiil arasına not konulur.

Was I walking? Yürüyor muydum?
Was he resting? İstirahat ediyor muydu?

Were you swimming in the pool? Yüzme havuzunda yüzüyor muydunuz?
Were they building a bridge? Bir köprü yapıyorlar mıydı?
I was not walking. Yürümüyordum.
He was not resting. İstirahat etmiyordu.
You were not swimming in the pool. Yüzme havuzunda yüzmüyordunuz.
They were not building a bridge. Bir köprü yapmıyorlardı.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Ders 28 - Şimdiki zamanlar (The present tenses)

Bu grubun içinde iki zaman vardır.

a. The present continous tense - Şimdiki zaman
b. The simple present tense - Geniş zaman

Her bir zamanı kısaca açıklayarak kullanılma yeri, şekil olarak nasıl meydana getirildiği ve çeşitli hallerini gözden geçirelim.

Şimdiki zaman (The present continuous tense)

Fiil köküne -ing takısı eklenerek önüne, özneye uygun to be yardımcı fiili getirilirse şimdiki zaman kipi meydana gelir.

to be yardımcı fiilinin şimdiki zamanda kullanılacak üç şekli am, is, are'dır. Özne I ise am kullanılır. Özne tekil bir şahıs veya şeyse is, çoğulsa are kullanılır.

I am going to the park. Ben parka gidiyorum.
He is drinking milk. O süt içiyor.
They are running. Koşuyorlar.

Bu zaman halindeki bir cümleyi soru yapmak için cümledeki to be yardımcı fiili (am, is, are) cümle başına getirilir, olumsuz yapmak için to be ile esas fiil arasına not ilave edilir.

Am I going to the park? Ben parka gidiyor muyum?
Is he drinking milk? O süt içiyor mu?
Are they running? Koşuyorlar mı?
I am not going to the park. Ben parka gitmiyorum.
He is not drinking milk. O süt içmiyor.
They are not running. Koşmuyorlar.

Geniş zaman (The simple present tense)

Özneden sonra fiil yalın halde kullanılırsa geniş zaman kipi meydana gelir. Yalnız, özne tekilse fiile "s" ilave edilir.

I read a letter. Bir mektup okurum.
He drives the car. Otomobili kullanır.
They run. Koşarlar.

Bu cümleleri soru yapmak için cümlenin, başına do yardımcı fiili ilave edilir. Olumsuz yapmak için fiilin önüne do not getirilir.

Do I read a letter? Bir mektup okur muyum?
Do they run? Koşarlar mı?
I do not read a letter. Bir mektup okumam.
They do not run. Koşmazlar.

Öznenin tekil olması durumunda fiile eklenen "s" soru ve olumsuz yapılma halinde fiilden alınır, cümleye ilave edilen do yardımcı fiiline eklenir. Do yardımcı fiilinin son harfi "o" olması nedeniyle bu ekleme "does" şeklinde olur.

He drives the car. Otomobili kullanır.
Does he drive the car? Otomobili kullanır mı?
He does not drive the car. Otomobili kullanmaz.

27 Aralık 2011 Salı

Ders 27 - Zamanlar (Tenses)

Fiiller bir eylemi belirtirken bunun ne zaman yapıldığını da açıklarlar. Örneğin, "Öğretmen okula gitti." cümlesindeki "gitti" fiili gitmek eylemini anlatırken bu hareketin geçmişte yapıldığını da açıklar.

"Askerler karşıdaki tepeye tırmanacaklar." cümlesindeki "tırmanacaklar" fiili hem tırmanmak eylemini bildirir hem de bu hareketin gelecekte yapılacağını belirtir. Fiiller bunun dışında bir eylemin sürekliliği, tamamlanıp tamamlanmama durumlarını da gösterirler.

Fiiller çeşitli zaman içinde olan eylemleri anlatırken şekil değişikliğine uğrar, bazı takılar alır, başka sözcüklerle birlikte bulunurlar. İşte bu çeşitli durumların oluşumu "tenses - fiil zamanlar"ını meydana getirir.

İngilizce fiillerin zamanları ileride teker teker ele alınarak ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir. Burada, genel bir fikir edinmeniz için zamanları topluca göreceğiz.

İngilizcede fiil zamanlarını dört ana grup halinde toplamak mümkündür:

1. The present tenses şimdiki zamanlar
2. The past tenses geçmiş zamanlar
3. The perfect tenses bitmiş zamanlar
4. The future tenses gelecek zamanlar

26 Aralık 2011 Pazartesi

Ders 26 - Olağan fiiller (Ordinary verbs)

2. Olağan fiiller (Ordinary verbs)

On iki adet olduğunu gördüğümüz yardımcı fiiller dışında kalan bütün fiiller olağan fiiller olarak isimlendirilir.

to read okumak
to walk yürümek
to sleep uyumak
to drink içmek

İngilizce fiillerin mastar eki olan ve Türkçe fiildeki "-mek, -mak"ın anlamını veren to, fiil gövdesinin önünde yer alır. İngilizcede fiilin bu şekline (infinitive - mastar) denir.

Fiillerin çeşitli zamanların yapılmasında kullanılan şekilleri, aldığı ekleri, düzenli, düzensiz diye ikiye ayrılışını ve belirttikleri eylemlerin özne ile nesne arasındaki geçişlilik durumlarını ele alarak inceleyelim:

Fiiller verdikleri anlam ve kullanılış yerleri uyarınca şu şekillerde bulunurlar :

1. Mastar halinde, yani çekimsiz biçimde (infinitive)

to drink içmek
to work çalışmak
to give vermek
to talk konuşmak

2. Geniş zaman halinde bir cümlede bulundukları zaman önlerindeki to mastar eki kalkmış olarak (simple present tense)

they drink içerler
you work çalışırsın
we give veririz
I talk konuşurum

Bu zaman halindeki cümlelerin öznesi tekilse, yani bir tek şahıs veya şeyi gösteriyorsa fiil -s ekini alır.

he drinks o içer
Dora works Dora çalışır
Andrew gives Andrew verir
she talks o konuşur

3. Şimdiki zaman halindeki (present continuous tense) bir cümlede veya (gerund - isim fiil) olarak kullanıldığında sonuna ing eki almış olarak

drinking içme, içen
working çalışma, çalışan
giving verme, veren
talking konuşma, konuşan
We are drinking. Biz içiyoruz.
She is working. O çalışıyor.
They are giving. Onlar veriyorlar.
Mary is talking. Mary konuşuyor.

4. Geçmiş zaman halinde bir cümle yapısı içinde bulundukları zaman (simple past tense). Geçmiş zaman ifadesi (ve 5. maddede göreceğimiz zaman) için kullanılacak biçimleri bakımından İngilizcede olağan fiiller iki gruba ayrılırlar.

A. Düzenli fiiller
B. Düzensiz fiiller

Düzenli fiiller grubundan bir fiil geçmiş zaman haline girerken sonuna "-ed" eklenir.

she worked çalıştı
Mary talked Mary konuştu

Düzensiz fiiller grubundan bir fiil geçmiş zaman haline girerken bu fiilin geçmiş zaman için mevcut olan şekli alınır. Bu gruptaki her fiilin geçmiş zaman için kullanılmak üzere ayrı bir şekli vardır. Bu fiilleri, geçmiş zaman için kullanılan şekilleriyle birlikte ileride bir liste halinde göreceğiz.

we drank içtik
they gave verdiler

5. Şimdiki bitmiş zaman halinde bir cümlede bulundukları zaman (present perfect tense). Böyle bir zamanda bulunan cümlede fiilin bu amaçla kulla-nılacak şekli yer alır. Fiil düzenli fiiller grubundansa "-ed" ilave edilmişşekli, düzensiz fiiller grubundansa fiilin bu amaçla kullanılan üçüncü şekli kullanılır. Bu açıklamaya göre, düzenli fiillerin geçmiş zamanda kullanılan şekilleriyle, yakın geçmiş zamanda kullanılan şekilleri aynıdır. Her ikisi de "-ed" eki almış durumdadır.

she has worked çalıştı
Mary has talked Mary konuştu

Düzensiz fiillerin geçmiş zaman için kullanılan şekillerinden başka şimdiki bitmiş zaman (present perfect tense) için kullanılacak ayrı bir üçüncü şekilleri vardır. Past participle (geçmiş zaman ortacı) adı verilen bu üçüncü şekilleri de düzensiz fiiller listesinde görülmektedir.

we have drunk içtik
they have given verdiler

Yukarıda açıkladığımız fiil biçimlerini bir tablo halinda aşağıda bir daha görelim :

olağan fiillerin biçimi

1. mastar halinde to drink - to talk
2. geniş zaman drink, drinks - talk, talks
3. şimdiki zaman drinking - talking
4. geçmiş zaman drank - talked
5. şimdiki bitmiş zaman drunk - talked

regular and irregular verbs - düzenli ve düzensiz fiiler

İngilizcede olağan fiiller iki grupta toplanırlar. Bir fiil ya "regular -düzenli" ya da "irregular -düzensiz"dir. Düzenli fiillerin özelliği, geçmiş zaman biçimlerinin fiil köküne "-ed" ilavesiyle yapılmasıdır.

I walk yürürüm
I walked yürüdüm
she helps yardım eder
she helped yardım etti
they want isterler
they wanted istediler

Bu tip fiiller şimdiki bitmiş zaman kipinde kullanılırken yine aynı biçimlerini, yani "-ed" eki almış biçimlerini korurlar.

I walk yürürüm
I walked yürüdüm
I have walked yürüdüm

she helps yardım eder
she helped yardım etti
she has helped yardım etti

they want isterler
they wanted istediler
they have wanted istediler

Görüldüğü gibi düzenli fiiller geçmiş zamanda da, şimdiki bitmiş zamanda da "-ed" eki almaktadırlar.

irregular verbs - düzensiz fiiller

Düzenli fiillerin ikinci ve üçüncü şekillerinin hep aynı oluşu, yani "-ed" ilavesiyle yapılmasına karşın düzensiz fiillerin, geçmiş zaman için kullanılan ikinci ve şimdiki bitmiş zaman için kullanılan üçüncü şekilleri ayrı biçimdedirler.

Aşağıda üç sütun halindeki listenin ilkinde fiilin mastar (infinitive) halini, ikincisinde geçmiş zamanda (past tense) kullanılan şeklini, üçüncüsünde şimdiki bitmiş zamanda (present perfect tense) kullanılan şeklini görmekteyiz. Üçüncü şekil "geçmiş zaman ortacı - sıfat fiil" (past participle) olarak isimlendirilir.

to give, gave, given
to have, had, had
to speak, spoke, spoken

25 Aralık 2011 Pazar

Ders 25 - Yardımcı fiiller (Auxiliary verbs)

1. Yardımcı fiiller (Auxiliary verbs)

Sayıca on iki adet olan bu fiiller şunlardır :

to be
may
to have
must
to do
will
to dare
shall
to need
ought
can
used

Yardımcı fiillerin çeşitli görevleri vardır. Bunların başlıcaları, diğer fiillerle birlikte (tenses - zamanlar)ın meydana getirilmesi, fiillerin (negative olumsuz) ve (interrogative - soru) hallerinin yapılmasıdır.

İlerideki sayfalarda her bir yardımcı fiili ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak incelemeden önce yardımcı fiillerin genel olarak durumlarını ve uydukları kuralları kısaca sıralayalım :

a. Yardımcı fiillerden to be, to have, to do, to dare, to need dışındakiler mastar eki (to) almazlar. Türkçedeki (-mek, -mak) mastar ekinin İngilizcede karşılığı olan ve fiil önüne getirilen to, yardımcı fiillerden sadece yukarıda gördüğümüz beş tanesinin önüne getirilebilir. (Daha ileride göreceğimiz olağan fiillerin hepsinin önüne "to - mek, mak" mastar ekinin gelebildiğini burada hatırlatalım.)

b. Sadece to be, to have, to do fiilleri çeşitli ekler alabilir, çekimlenir, özneye göre değişik şekle girer. Bunlar dışındaki yardımcı fiillerin tek şekilleri vardır.

I am, I have, I do
you are, you have, you do
he is, he has, he does
she is, she has, she does
they are, they have, they do

To be, to have, to do yardımcı fiillerinin öznelere göre değiştiğini görüyoruz. Aşağıdaki örneklerde şekil değiştirmeyen yardımcı fiillerden birkaç tanesi görülüyor.

I can, I must, I may
you can, you must, you may
he can, he must, he may
she can, she must, she may
they can, they must, they may

c. İçinde yardımcı fiil bulunan bir cümle soru haline sokulmak istenirse yardımcı fiil öznenin önüne getirilir.

olumlu soru

I am, am I?
she is, is she?
they are, are they?
we can, can we?
he can, can he?
you can, can you?
he has, has he?
you have, have you?
it has, has it?

d. Olumsuz yapmak için yardımcı fiile not sözcüğü eklenir.

olumlu, olumsuz
I am, I am not
he is, he is not
you are, you are not
we must, we must not
he must, he must not
they must, they must not
he will, he will not
you will, you will not
they will, they will not
I can, I cannot
he can, he cannot
we can, we cannot

Can yardımcı fiilini olumsuz yaparken kullanılan not sözcüğünün bu fiile bitişik yazıldığına dikkat ediniz. Bu durum sadece can fiiline özgüdür. Olumsuz yapmak için kullanılan not sözcüğü yardımcı fiille birleştirilebilir. Özellikle konuşma dilinde bu şekil tercih edilir. Bu birleşme fiile n't eklenerek oluşturulur.

is not ,isn't
are not, aren't
have not, haven`t
has not, hasn`t
do not, don't
does not ,doesn't
must not, mustn't
will not, won't
cannot, can't
may not, mayn't
need not, needn't
shall not, shan't
ought not, oughtn't
dare not, daren't
used not, usedn't

Not sözcüğü ile birleştirilerek bir kısaltma yapılan yardımcı fiillerden will ve shall fiilleri not ile birleşirken küçük bir değişime uğramaktadırlar. Bunu yukarıda görüyoruz.

e. Özellikle konuşma dilinde, yardımcı fiillerden be, have, will, shall, (have'in geçmiş hali had, will'in geçmiş hali would) cümlenin öznesi ile birleştirilebilirler.

I am, I'm
you are, you're
it is, it's
they have, they've
she has, she's
we had, we'd
he will, he'll
I shall, I'll
he would, he'd

Birleştirmelerde has ile is'in aynı şekilde ('s) olarak yapıldığı, had ile would'un da yine tek şekilde ('d) olarak birleştirildiği görülmektedir. Bir cümlede böyle bir birleştirmenin hangi yardımcı fiille yapıldığı şekilden anlaşılamıyacağı için ancak sözün gelişinden anlaşılır.

Will ve shall yardımcı fiillerinin birleştirilmiş halleri de aynıdır: 'll.

f. Yardımcı fiillerden bir kısmını sadece başında to mastar eki olan mastar halinde bir fiil, bir kısmını da yalın halde, yani önünde to bulunmayan bir fiil izler.

Will, shall, must, may, can, do yardımcı fiillerinden sonra fiil kök halinde, bulunur.

I can read. Okuyabilirim.
We shall answer. Cevap vereceğiz.
He must telephone. O telefon etmeli.
They will not come. Gelmeyecekler.
I do not drink. İçmem.
You may come. Gelebilirsiniz.

Be, have, used, ought yardımcı fiillerinden sonra to mastar ekli fiil gelir.

We are to leave early. Erken gitmemiz gerekiyor.
He has to help his father. Babasına yardım etmek zorundadır.
They used to play here. Burada oynarlardı.
She ought to visit her mother. Annesini ziyaret etmesi gerekir.

Bu tip yardımcı fiiller arasında saydığımız be ve have yardımcı fiillerini fiillerin çeşitli halleri de izleyebilir. Bu iki fiil kullanılış alanı çok geniş olan ve birçok zaman ve yapıların meydana getirilmesinde kullanılan yardımcı fiillerdir. Have ve be fiillerini, yardımcı fiilleri teker teker ele alacağımız bölümde ayrıntılı olarak işleyeceğiz.

Need ve dare yardımcı fiilleri diğerlerinden biraz farklıdır. Bunların olumsuz ve soru halleri hem diğer yardımcı fiiller gibi hem do kullanılarak yapılabilir. İlk durumda to'suz fiillerle, ikinci halde, yani do kullanıldığı zaman to mastar eki almış fiillerle kullanılırlar.

You need not go. Gitmen gerekli değil.
You don't need to go. Gitmen gerekli değil.

We dare not open it. Onu açmaya cesaret edemeyiz.
We don't dare to open it. Onu açmaya cesaret edemeyiz.

Need ve dare yardımcı fiilleri de kendilerine ait bölümlerde geniş olarak ele alınmaktadır.

24 Aralık 2011 Cumartesi

Ders 24 - Fiiller (Verbs)

Fiilin tanımı

Fiiller bir şahıs veya şeyin ne yaptığını, ne durumda olduğunu veya kendisine ne yapılldığını bildiren sözcüklerdir. Başka bir deyişle, fiiller, bir hareket, oluş ve durum bildirirler.

Fiiller eylem veya durumları gösterirken onların zamanını, süresini, tamamlanma hallerini de belirtirler.

to go gitmek
Go! Git!
He is going. O gidiyor.
They sleep here. Onlar burada uyurlar.
We drank water. Su içtik.
She will sing. Şarkı söyleyecek.
We have eaten the cakes. Pastaları yedik.

He must come. O gelmeli.
Mary can carry it. Mary onu taşıyabilir.
She may sell the ring. Yüzüğü satabilir.
We ought to repair his car. Otomobilini tamir etmeliyiz.

They used to visit us. Bizi ziyaret ederlerdi.
The man is tired. Adam yorgundur.

Örneklerde görülen fiiller, yukarıda tanımladığımız anlamlarda kullanılmış birer sözcüktür.

Fiillerin türleri

İngilizcede iki tür fiil vardır:

1. Auxiliary verbs - yardımcı fiiller
2. Ordinary verbs - olağan fiiller.

Bunları ele alarak inceleyelim:

23 Aralık 2011 Cuma

Ders 23 - Tanımlamayan ilgi cümlecikleri (Non-Defining Relative Clauses)

Bu tür ilgi cümlecikleri bilinen ve hakkında açıklama gereği olmayan isimler hakkında biraz daha ayrıntı vermek için kullanılırlar. Çok önemli olmadıkları için cümlenin esas anlamını bozmadan atılabilirler. Bu tür ilgi cümleciklerinin önemli bir özelliği cümle içinde iki virgül arasında bulunmalarıdır. Bu şekliyle cümleye parantez içinde fazladan ilave edilmiş çok önemi olmayan ek bir açıklama durumundadırlar.

Şahıslar için tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Bu tip ilgi cümleciği başında kullanılacak tek ilgi zamiri, özne durumunda who, tümleç durumunda whom, iyelik halinde whose’dur. Edatlarla birlikte olunca whom kullanılr.

Özne durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Bu durumda şahıslar için kullanılacak tek ilgi zamiri who’dur. Verdiği anlam “ki o, ki onlar” dır.

Anita’s father, whı is a docto, is coming to our Office. Anita’nın babası, ki o bir doktordur, büromuza geliyor. Anita’nın bir doktor olan babası büromuza geliyor.

My son, who was in London last year, is a famous football player now. Oğlum, ki o geçen yıl Londra’daydı, şimdi ünlü bir futbolcudur. Geçen yıl Londra’da olan oğlum şimdi ünlü bir futbolcudur.

Dora and Frank, who are playing in the living room, are very clever children. Dora ve Frank, ki onlar oturma odasında oynuyorlar, çok akıllı çocuklardır. Oturma odasında oynayan Dora ve Frank çok akıllı çocuklardır.

Tümleç durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Yukarıda üç örnekte who ilgi zamiri özne durumunda kullanılmıştır. Tümleç olarak, yani –i halinde kullanılacak şekil whom’dur. Bu vereceği anlam “ki onu, ki ona” olacaktır.

Hilda, who we met at the concert, visited us. Hilda, ki ona konserde rastladık, bizi ziyaret etti. Konserde rastladığımız Hilda bizi ziyaret etti.

Our history teacher, whom everybody likes, is in hospital now. Tarih öğretmenimiz, ki onu herkes sever, şimdi hastanededir. Herkesi sevdiği tarih öğretmenimiz şimdi hastanededir.

The secretary, whom you saw in my Office, has left England. Sekreter, ki onu büromda gördün, İngiltere’den ayrıldı. Büromda gördüğün sekreter İngiltere’den ayrıldı.

Edatlarla tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Edatla birlikte kullanılacak zamir whom’dur. Çeşitli edatlarla bir araya gelebilir.

With whom ki onunla
About whom ki onun hakkında
From whom ki ondan

Gerald, with whom I went to Paris last summer, want to see you. Gerald, ki onunla geçen yaz Paris’e gittim, seni görmek istiyor. Geçen yaz birlikte Paris’e gittiğim Gerald seni görmek istiyor.

The man, from whom you bought a car, is sitting at that table. Adam, ki ondan bir otomobil aldın, şu masada oturuyor. Bir otomobil aldığın adam şu masada oturuyor.

The girl, about whom they told us bad things, is a very good nurse. Kız, ki onun hakkında biz kötü şeyler söylediler, çok iyi bir hemşiredir. Bize hakkında kötü şeyler söyledikleri kız çok iyi bir hemşiredir.

İyelik halinde tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Kullanılacak zamir whose’dur. Verdiği anlam: “ki onun” dur.

My sister, whose husband is a lawyer, is coming to diner. Kız kardeşim, ki onun kocası bir avukattır, akşam yemeğine geliyor. Kocası bir avukat olan kız kardeşim akşam yemeğine geliyor.

The postman, whose son is in our school, is going past our door. Postacı, ki onun oğlu bizim okuldadır, kapımızdan geçi gidiyor. Oğlu okulumuzda olan postacı kapımızdan geçip gidiyor.

The inspector, whose car is in front of the house, is waiting for you. Müfettiş, ki onun otomobili evin önündedir, seni bekliyor. Otomobili evin önünde olan müfettiş seni bekliyor.

Nesneler için tanımlamayan ilgi zamirleri

Şahıslar için tanımlamayan ilgi zamirlerini gördükten sonra şimdi aynı şeyin insanlar dışında nesneler için nasıl yapıldığını görelim.

Özne durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Kullanılacak sözcük which’tir. Verdiği anlam : “ki o, ki onlar” dır.

The train, which should arrive at six, is late. Tren, ki o altıda gelecektir, rötarlıdır. Altıda gelecek olan tren rötarlıdır.

Our school, which is very famous, has a basketball team. Okulumuz, ki o çok ünlüdür, bir basketbol takımına sahiptir. Çok ünlü olan okulumuzun bir basketbol takımı var.

Walking, which is a good sport for old people, will make you healthy. Yürüyük, ki o yaşlılar için iyi bir spordur, seni sağlıklı yapacak. Yaşlılar için iyi bir spor olan yürüyüş seni sağlıklı yapacak.

His villa, which is in the forest, was sold yesterday. Onun villası, ki o ormandadır, dün satıldı. Onun ormandaki villası dün satıldı.

Tümleç durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Bu amaçla kullanılan sözcük yine which’tir. Fakat verdiği anlam “ki onu, ki ona, ki onları, ki onlara”dır.

The book, which you read yesterday, belongs to my sister. Kitap, ki onu dün okudun, kız kardeşime aittir. Dün okuduğun kitap kız kardeşime aittir.

The fruit, which they buy from Allan’s, is expensive. Meyva, ki onu Allan’dan alırlar, pahalıdır. Allan’dan aldıkları meyva pahalıdır.

The river, which you saw yesterday, flows through many forests. Nehir, ki onu dün gördün, birçok ormanların arasından akar. Dün gördüğün nehir birçok ormanların arasından akar.

The film, which my friends recommended, was about the Second World War. Film, ki onu arkadaşlarım tavsiye ettiler, İkinci Dünya Savaşı hakkındaydı. Arkadaşlarımın tavsiye ettikleri film İkinci Dünya Savaşı hakkındaydı.

Edatlarla tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Which ile çeşitli edatların birlikte kullanılmasıyla yapılır. Edat which zamirinin önünde olabileceği gibi cümle sonuna da konulabilir.

About which ki onun hakkında
With which ki onunla
From which ki ondan
For which ki onun için

The key, with which they open the cellar, is kept in a golden box. Anahtar, ki onunla kileri açarla, altın bir kutuda saklanır. Kileri açtıkları anahtar altın bir kutuda saklanır.

The war, about which many books were written, lasted twenty years. Savaş, ki onun hakkında birçok kitaplar yazıldı, yirmi yıl sürdü. Hakkında birçok kitaplar yazılan savaş yirmi yıl sürdü.

The suitcase, for which I paid eighty dollars, isn’t big enough. Bavul, ki onun için seksen dolar ödedim, yeterli büyüklükte değil. Seksen dolar ödediğim bavul yeterli büyüklükte değil.

The suitcase, which I paid eighty dollars for, isn’t big enough. Seksen dolar ödediğim bavul yeterli büyüklükte değil.

İyelik halinde tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Nesneler için kullanılan of which ve özellikle hayvanlar için kullanılan whose ilgi zamirleri “ki onun” anlamındadır.

The famous book, of which the last pages are torn, is kept in the museum. Ünlü kitap, ki onun son sayfaları yırtıktır, müzede saklanıyor. Son sayfaları yırtık olan ünlü kitap müzede saklanıyor.

My dog, whose ears are very big, likes sleeping on my lap. Köpeğim, ki onun kulakları çok büyüktür, kucağumda uyumayı sever. Kulakları çok büyük olan köpeğim kucağımda uyumayı sever.

John’s car, of which two tyres are stolen, is behind the house. John’un otomobili, ki onun iki lastiği çalınmıştır, evin arkasındadır. John’un iki lastiği çalınmış otomobili evin arkasındadır.

Yukarıda örneklerini gördüğümüz nesneler ve hayvanlar için iyelik halinde ilgi cümleciklerine yazılı İngilizcede rastlanırsa da konuşma dilinde hiç tercih edilmezler. Aynı anlamı vermek için başka cümleler, örneğin iki basit cümle kullanılarak bu durumdan kaçınılır.

Bu konuda şunu da ilave edelim: tanımlamayan ilgi cümlecikleri özne halinde i-i halinde, edatlarla ve iyelik halinde kullanılışları da dahil olmak üzere, özellikle konuşma dilinde tercih edilmezler.

Bağlayıcı ilgi zamirleri

Who ve which zamirleri ayrı iki cümleyi and sözcüğünün anlamına benzer bir şekilde bağlayabilirler. Tabi yine bu durumda da who şahıslar, which nesneler için kullanılıur.

They gave me a book and I liked it very much. Bana bir kitap verdiler ve ben onu çok sevdim.

They gave me a present, which I liked very much. Bana bir hediye verdiler, ki onu çok sevdim. (bana bir hediye verdiler; onu çok sevdim)

She has two children and they g oto primary school. Onun iki çocuğu var ve onlar ilkokula giderler.

She has two children, who g oto primary school. Onun iki çocuğu var, ki onlar ilkokula giderler. Onun iki çocuğu var; onlar ilkokula giderler.

We bought a new house. It had four rooms. Yeni bir ev aldık. Onun dört odası vardı.
We bought a new house, which had four rooms. Yeni bir ev aldık, ki onun dört odası vardı. Yeni bir ev aldık; dört odası vardı.

They helped the poor man. He thanked them several times. Yoksul adama yardım ettiler. O onlara birkaç kez teşekkür ettim.
They helped the poor man, who thanked them several times. Yoksul adam yardım ettikler ki o onlara birkaç kez teşekkür etti. Yoksul adama yardım ettiler; o onlara birkaç kez teşekkür etti.

He slept in a tent. It tas very comfortable. Bir çadırda uyudur. O çok rahattı.
He slept in a tent, which was very comfortable. Bir çadırda uyudu, ki o çok rahattı. Bir çadırda uyudu; o çok rahattı.

22 Aralık 2011 Perşembe

Ders 22 - Tanımlayan İlgi Cümlecikleri (Defining Relative Clauses)

insanlar için kullanılan ilgi zamirleri

Bu tip bir cümlede isim şahıs ise ve cümlenin öznesi durumunda olup yalın haldeyse ilgi cümleciği başında bu ismi belirtecek olan ilgi zamiri who olur.

The girl who brought the book is Dick's sister. Kız, ki o kitabı getirdi, Dick'in kız kardeşidir. (Kitabı getiren kız Dick'in kız kardeşidir.)
The students who came late waited in the garden. Öğrenciler, ki onlar geç geldiler, bahçede beklediler. (Geç gelen öğrenciler bahçede beklediler.)

Burada iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz :

Birincisi, konu başında da belirttiğimiz gibi, şahıslar için kullanılan who hem tekil, hem de çoğuI anlam vermektedir: (ki o, ki onlar).

İkincisi, İngilizce cümlenin yapısı daha kolay görülsün diye who zamiri (ki o, ki onlar) şeklinde çevrilmiş, sonra bu cümle aynı anlamı daha uygun bir Türkçeyle verecek hale getirilmiştir. Aşağıda (ki o) şeklinden diğer hale geçişi daha çok örnek üzerinde görmeniz için ilgi cümlecikleri veriyoruz. Bunlar tam cümle olmayıp sadece ilgi cümleciği bölümleridir.

the girl who came late kız, ki o geç geldi geç gelen kız
the boys who ate the cake çocuklar, ki onlar pastayı yediler pastayı yiyen çocuklar
the baby who drank the milk bebek, ki o sütü içti sütü içen bebek
the baby who drinks the milk bebek ki o sütü içer sütü (her zaman) içen bebek

the baby who is drinking the milk bebek, ki o sütü içiyor sütü (şimdi) içen (içmekte olan) bebek
the baby who will drink the milk bebek, ki o sütü içecek sütü içecek alan bebek
the teacher who teaches history öğretmen, ki o tarih öğretir tarih öğreten öğretmen
the teachers who teach history öğretmenler, ki onlar tarih öğretir tarih öğreten öğretmenler

Örneklerde who ile hem tekil hem de çoğul (ki o, ki onlar) anlamı verildiğini tekrar görürken İngilizcede fiilin çeşitli zamanlarınını (who drank, who drinks, who is drinking) Türkçeye tek şekilde "içen" olarak çevrildiği dikkati çekmektedir.

Böyle bir durumda Türkçeden İngilizceye çeviri yaparken Türkçe cümlede fiilin zamanını tam olarak bilip İngilizce cümleyi ona göre kurmak gerekir. Zira Türkçede "sütü içen" sözünde fiilin zamanı ancak sözün öncesinden dan anlaşılabilir, çünkü "sütü içen" sözü geçmişte, şimdiki zamanda, geniş zamanda da yapılmış olsa aynı şekilde kalır: dün sütü içen, şimdi sütü içen, her zaman sütü içen.

nesneler için kullanılan ilgi zamirleri

İsim bir şahıs olmayıp hayvan veya başka bir nesne ise bu durumda ilgi zamiri cümleciğinde "ki o, ki onlar" anlamında which ilgi zamiri kullanılır.

The doctor who examined me is a specialist. Doktor, ki o beni muayene etti, bir uzmandır. (Beni muayene eden doktor bir uzmandır.)
The doctors who examined me are specialists. Doktorlar, ki onlar beni muayene ettiler, uzmandırlar. (Beni muayene eden doktorlar uzmandırlar.)

The cat which ate the meat has run away. Kedi, ki o eti yedi, kaçtı. (Eti yiyen kedi kaçtı.)
The cats which ate the meat have run away. Kediler, ki onlar eti yediler, kaçtılar. (Eti yiyen kediler kaçtılar.)

The house which has four chimneys belongs to my uncle. Ev ki o dört bacaya sahiptir, amcama aittir. (Dört bacası olan ev amcama aittir.)

The bag which is under the table is mine. Çanta, ki o masanın altındadır, benimkidir. (Masanın altındaki çanta benimkidir.)
The garden which is at the back of the school has a tennis court. Bahçe, ki o okulun arkasındadır, bir tenis kortuna sahiptir. (Okulun arkasındaki bahçenin bir tenis kortu vardır.)
The dog which is running to the car is a sheep dog. Köpek, ki o otomobile koşuyor, bir çoban köpeğidir. (Otomobile koşan köpek bir çoban köpeğidir.)
The streets which lead to the museum are very narrow. Caddeler, ki onlar müzeye çıkar,
çok dardır. (Müzeye çıkan caddeler çok dardır.)

that ilgi zamiri

Who insanlar, which eşya ve hayvanlar için "ki o, ki onlar" anlamında birer ilgi zamiridirler. That sözcüğü de bir ilgi zamiri olarak kullanılır. Verdiği anlam sadece tekildir: "ki o".

That ilgi zamiri hem who hem de which yerine kullanılabilir.

The lady that wrote the letters lived in London. Hanım, ki o mektupları yazdı, Londra'da yaşıyordu. Mektupları yazan hanım Londra'da yaşıyordu.)
This is the tower that was built in 1625. Kule budur, ki o 1625'te inşa edildi. (1625'te inşa edilen kule budur.)

Örneklerdeki that zamirlerinden ilkinin who yerine, ikincisinin which yerine kullanıldığını görüyoruz. Fakat genel olarak who ve which yerine that kullanmak tercih edilmez. Yaygın olan şekil who ve which'in kullanılmasıdır. Ancak bazı durumlar vardır ki burada that kullanılması tercih edilir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: sıfatların en üstünlük derecesi, all, any, only, it is, nobody, no one, somebody, someone, much, little, everything. Bu sözcüklerin bulunduğu ilgi cümleciklerinde that zamirinin kullanıldığını aşağıdaki örneklerde inceleyiniz.

All that were at the party enjoyed it very much. Hepsi, ki onlar partide idi, çok memnun kaldılar. (Partide olanların hepsi çok memnun kaldılar.)

She is the cleverest girl that followed this course. O en akıllı kızdır, ki o bu kursu izledi. (O, bu kursu izleyen en akıllı kızdır.)
It is the rain that spoils the game. O yağmurdur, ki o oyunu bozar. (Oyunu bozan yağmurdur.)

He was the best worker that worked in our factory. O en iyi işçi idi, ki o bizim fabrikamızda çalıştı. (O, fabrikamızda çalışan en iyi işçi idi.)
Frank bought everything that pleased his wife. Frank her şeyi satın aldı, ki o karısını memnun etti. (Frank, karısını memnun eden her şeyi satın aldı.)
It was the severe winter that made Emma unhappy. Şiddetli kıştı, ki o Emma'yı mutsuz
yaptı. (Emma'yı mutsuz yapan şiddetli kıştı.)
We saw somebody that slept under the tree. Birini gördük, ki o ağacın altında uyudu. (Ağacın altında uyuyan birini gördük.)
Any pupil that finishes his homework can go out. Herhangi öğrenci, ki o ev ödevini bitirir, dışarı çıkabilir. (Ev ödevini bitiren herhangi öğrenci dışarı çıkabilir.)
Martin is the only policeman that uses the computer. Martin tek polistir, ki o bilgisayarı
kullanır. (Martin bilgisayarı kullanan tek polistir.)
Was it you that broke the vase? O sen miydin, ki o vazoyu kırdı? (Vazoyu kıran sen miydin?)

tümleç (-i halinde) ilgi zamirleri

Şimdiye kadar gördüğümüz ilgi zamirleri cümleciğin öznesi durumundaydılar. Yani cümleciğin fiilinin gösterdiği eylemi yapmaktaydılar.

Şimdi, cümlenin tümleci durumunda, yani -i halinde olan ilgi zamirlerini örnekler içinde inceleyelim. Bu durumda kullanılan zamirler "ki onu, ki ona" şeklinde bir anlam verirler.

İnsanlar için kullanılan ve -i halinde olan ilgi zamiri whom'dur. Anlamı "ki onu, ki ona" olan bu zamir özellikle konuşma dilinde pek az kullanılır.

The old man whom you saw yesterday is Gerald's grandfather. Yaşlı adam, ki onu dün gördün, Gerald'ın büyükbabasıdır. (Dün gördüğün yaşlı adam Gerald'ın büyükbasıdır.)
The people whom we met in the streets were filled with joy. İnsanlar, ki onlara sokakta rastladık, neşe doluydular. (Dün sokakta rastladığımız insanlar neşe doluydular.)

Bu tip cümlelerde whom yerine who ve that kullanmak mümkündür.

The woman whom I saw was a nurse. Kadın, ki onu gördüm bir hemşire idi. (Gördüğüm kadın bir hemşire idi.)
The woman who I saw was a nurse. Gördüğüm kadın bir hemşireydi.
The woman that I saw was a nurse. Gördüğüm kadın bir hemşireydi.

Şahıslar haricindeki isimler için kullanılacak tümleç, yani -i halindeki ilgi zamirleri yine which ve that zamirleridir. Verdikleri anlam "ki onu, ki ona"dır.

The plums which I ate were very sour. Erikler, ki onları yedim, çok ekşi idi. (Yediğim erikler çok ekşi idi.)
The letter that she received yesterday came from Canada. Mektup, ki onu dün aldı, Kanada-
dan geldi. (Dün aldığı mektup Kanada'dan geldi.)

Zamirsiz ilgi cümleciği (Contact clause)

Gerek insanlar için kullanılan "ki onu, ki ona" anlamındaki whom, who, that, gerekse nesneler için aynı anlamdaki which, that, -i halinde, yani tümleç olarak yer aldıkları cümleciklerden anlama hiç zarar vermeden atılabilirler.

The man whom you wanted has come. Adam, ki onu istedin, geldi. (İstediğin adam geldi.)
The man you wanted has come. İstediğin adam geldi.

The pencil which you lost Kalem, ki onu dün kaybettin, halının
yesterday is under the carpet. altındadır. (Dün kaybettiğin kalem halının altındadır.)
The pencil you lost yesterday is under the carpet. Dün kaybettiğin kalem halının altındadır.

Örneklerde önce whom ve which kullanılarak yapılımış cümlecikleri sonra bunlar kullanılmadan yapılmış contact clause cümleciklerini görüyoruz. Türkçe karşılıklarından da anlaşıldığı gibi bunlar whom, which ile yapılmış cümleciklerle aynı anlamı vermektedirler.

-i halinde ilgi zamirlerini bu şekilde atmak çoğu zaman mümkündür ve tercih edilen şekil de budur. Aşağıda, artık yeteri kadar alışıldığı için "ki onu" şeklinde çevirileri verilmemiş cümlelerde ilgi zamirli ve ilgi zamiri çıkarılmış örnekleri inceleyiniz.

The cake which my wife made wasn't good. Karımın yaptığı pasta iyi değildi.
The cake my wife made wasn't good. Karımın yaptığı pasta iyi değildi.

The officer whom they visited gave them some presents. Ziyaret ettikleri memur onlara bazı hediyeler verdi.
The officer they visited gave them some presents. Ziyaret ettikleri memur onlara bazı hediyeler verdi.

The new dress which Eleanor is wearing is very lovely. Eleanor'ın giydiği yeni elbise çok hoş.
The new dress Eleanor is wearing is very lovely. Eleanor'ın giydiği yeni elbise çok hoş.

The poor man whom they saw in the hospital has died. Hastanede gördükleri yoksul adam öldü.
The poor man they saw in the hospital has died. Hastanede gördükleri yoksul adam öldü.

The tree which they planted in the garden is an apple tree. Bahçeye diktikleri ağaç bir elma ağacıdır.
The tree they planted in the garden is an apple tree. Bahçeye diktikleri ağaç bir elma ağacıdır.

The potatoes which we bought last week are bad. Geçen hafta aldığımız patatesler kötüdür.
The potatoes we bought last week are bad. Geçen hafta aldığımız patatesler kötüdür.

edat ile ilgi zamirleri

Whom, that, which ilgi zamirleri edatlarla da kullanılırlar.

The girl to whom you sent an invitation is coming. Kız, ki ona davetiye gönderdin, geliyor. (Davetiye gönderdiğin kız geliyor.)
The girl that you sent an invitation to is coming. Davetiye gönderdiğin kız geliyor.
The girl you sent an invitation to is coming. Davetiye gönderdiğin kız geliyor.

That zamiri ile yapılmış ikinci cümlede to edatının that'ten sonra geldiği görülüyor. Son cümlede ilgi zamiri olmaksızın da aynı anlamın verildiği gö- rülüyor.

The country about which he wrote several articles is in Africa. Ülke, ki ona dair (onun hakkında) birkaç makale yazdı, Afrikadadır. Hakkında birkaç makale yazdığı ülke Afrikadadır.
The country which he wrote several articles about is in Africa. Hakkında birkaç makale yazdığı ülke Afrikadadır.
The country he wrote several articles about is in Africa. Hakkında birkaç makale yazdığı ülke Afrikadadır.

The farmer from whom I bought a tractor gave me a sheep. Çiftçi, ki ondan bir traktör aldım,
bana bir koyun verdi. Bir traktör aldığım çiftçi bana bir koyun verdi.
The farmer that I bought a tractor from gave me a sheep. Bir traktör aldığım çiftçi bana bir koyun verdi.
The farmer I bought a tractor from gave me a sheep. Bir traktör aldığım çiftçi bana bir koyun verdi.

iyelik halinde ilgi zamirleri

Şahıslar için kullanılan whose ilgi zamiri "ki onun, ki onların" anlamındadır.

The children whose shoes are dirty can't go into the the classroom. Çocuklar, ki onların ayakkabıları kirlidir, sınıfa giremezler. (Ayakkabıları kirli olan çocuklar sınıfa giremezler.)

The woman whose bag was stolen went to the police station. Çantası çalınan kadın karakola gitti. (Kadın ki onun çantası çalındı, karakola gitti.)

Şahıslar dışındaki nesnelerin iyelik hali için de whose kullanılabilir. Fakat pek nadirdir. Bu durumda "with" kullanmak suretiyle bir iyelik hali yapmak tercih edilir.

They live in a house whose door is green. Onlar bir evde otururlar, ki onun kapısı yeşildir. Onlar kapısı yeşil olan bir evde otururlar.
They live in a house with a green door. Onlar yeşil kapılı bir evde otururlar.

The car whose tyres are new is mine. Otomobil, ki onun lastikleri yenidir, benimkidir. Lastikleri yeni olan otomobil benimkidir.
The car with new tyres is mine. Yeni lastikli otomobil benimkidir.

what ilgi zamiri olarak

İlgi zamirinin yerini tutacağı isim söylenmemişse what sözcüğü "o şey (şeyler) ki, ne ki" anlamında kullanılır.

What he saw made him angry. Şeyler ki o gördü, (ne ki o gördü), onu kızdırdı. Gördüğü şeyler onu
kızdırdı.
What you say is not true. Şey ki (ne ki) sen söylersin, doğru değildir. Söylediğin doğru değildir.
I don't remember what I heard. Ne ki işittim, hatırlamıyorum. İşittiğimi hatırlamıyorum.
You can take what you want. Ne ki istersin, alabilirsin. İstediğini alabilirsin.
They didn't tell us what they saw in the cave. Ne ki mağarada gördüler bize söylemediler. Mağarada gördüklerini bize söylemediler.
I can't explain what I feel. Ne hissettiğimi açıklayamam

21 Aralık 2011 Çarşamba

Ders 21 - İlgi zamirleri (Relative pronouns)

who, which, that, whose, whom

İlgi zamirleri bir cümlenin içindeki isim hakkında açıklama yapmak için kurulan ikinci cümleciğin başında yer alan ve ilk cümledeki ismi belirten sözcüklerdir. Bu sözcükler ismin tekil ya da çoğul, erkek ya da dişi oluşuna göre değişmezler. Sadece ismin bir şahıs veya şahıs dışında bir nesne oluşuna göre değişirler. Genel olarak,

insanlar için who
nesneler için which kullanılır.

That sözcüğü ilgi zamiri olarak hem şahıs hem de şahıs dışında isimler için kullanılır. Ancek onun kullanılabilmesi cümlenin durumuna ve cümlede bazı sözcüklerın bulunuşuna bağlıdır. Esas anlamlarının (who - kimi, which - hangi, that - şu, whose - kimin, whom - kimi) olduğunu bildiğimiz bu sözcükler ilgi zamiri olarak, yukarıda belirtildiği gibi, bir cümledeki isim hakkında daha fazla açıklama yapmak için kurulan açıklama cümleciğinin başında yer aldıklarında ilk cümledeki ismi belirtirken verdikleri anlamı Türkçeye "ki o" şeklinde çevirebiliriz. Kullanılışı biraz tuhaf görünse de anlamı daha iyi kavramak için ilk aşamada böyle verilmesi uygun olan bu "ki o" cümledeki ismin özne, nesne, mülkiyet halinde veya bir edatla birlikte oluşuna göre "ki onu, ki ona, ki onun" şekline girer.

İlgi zamirleri ile yapılan ilgi cümlecikleri, yani daha önceki cümlede bulunan isim hakkında açıklayıcı bilgi veren cümlecikler iki çeşittir.

Birincisi : isim hakkında yaptığı açıklama çok önemli olan, bu açıklama yapılmazsa o isim yeterince anlaşılıp özelliği bilinemeyecek olan cümleciklerdir. Bu tip cümleciklere defining relative clauses (tanımlayan ilgi cümlecikleri) denir. Bu tip ilgi cümlecikleri esas cümlenin anlamının tam olması için mutlaka gereklidir. Atılırlarsa anlam büyük ölçüde kaybolur.

İkinci tip ilgi cümlecikleri, yine ilk cümledeki isim hakkında bilgi veren, fakat yaptığı açıklama o isim için çok gerekli olmayan cümleciklerdir. İsim hakkında verdiği bilgi çok önemli olmayan bir ayrıntı niteliğindedir. Cümleden çıkarılırlarsa anlam fazla bir şey kaybetmiş olmaz. Bu tip ilgi cümleciklerine non-defining relative clauses (tanımlamayan ilgi cümlecikleri) denir. Bunları teker teker ele alarak inceleyelim

20 Aralık 2011 Salı

Ders 20 - Nicelik zamirleri (Quantitive pronouns)

Bütün sayılar hem sıfat hem de zamir olarak kullanılabilirler.

She has four books; I have two. Onun dört kitabı var; benim iki var.
Andrew brought ten chairs; she brought six. Andrew on sandalye getirdi. O altı getirdi.
The second house is theirs, and the third is ours. İkinci ev onlarınkidir, üçüncü bizimkidir.

Bu cümlelerin ilk kısımlarında bulunan ve books, chairs, house isimleri önünde yer alan four, ten ve second sayıları sıfat olarak kullanılmışlardır. Cümlelerin ikinci kısımlarındaki two, six ve third sayı sözcükleri ise ismin yerini aldıkları, yani "books, chairs, house" anlamını da taşıdıkları için zamir olarak kullanılmışlardır.

one

Sıfat olarak zaman, mesafe, ağırlık gibi birimler önünde a (an) yerine one kullanılabildiğini sıfat konusunda gördük. (a pound - one pound; a kilo - one kilo)

One bütün sayılar gibi zamir olarak da kullanılabilir.

I brought two apples; take one. İki elma getirdim. Birini al.
One of my friends. Arkadaşlarımdan biri.
She is one of my best friends. En iyi arkadaşlarımdan biridir.
One of the rabbits ran away. Tavşanların biri kaçtı.

Bu yapıda one yerine onun çoğulu kullanılmak istenirse some sözcüğü kullanılır.

Did she buy a hat? Yes, she bought one. Bir şapka aldı mı? Evet bir tane aldı.
Did she buy hats? Yes, she bought some. Şapkalar aldı mı? Evet, birkaç tane aldı.

One "bir kimse, insan" anlamını verir.

One must listen to the teacher very carefully. İnsan öğretmeni çok dikkatli dinlemeli.
One must do one's best to learn a foreign language. İnsan bir yabancı dil öğrenmek için elinden geleni yapmalı.
One can finish it in two days. İnsan onu iki günde bitirebilir.

Bir cümlede ismi iki kere tekrarlamamak için ikinci olarak geçeceği yerde isim yerine one kullanılır.

He bought a blue hat, I bought a green one. O mavi bir şapka aldı, ben yeşili aldım.

Bu cümlede hat ismi tekrarlanarak (He bought a blue hat, I bought a green hat.) gibi bir cümle kurmak yerine cümlenin ikinci bölümünde geçecek hat yerine one kullanmak tercih edilen bir şekildir.

She ate a big apple, I ate a small one. O büyük bir elma yedi, ben küçük bir (tane) yedim.
There was an old man and a young one. Yaşlı bir adam ve genç biri vardı.

İsmin önünde belirli tanım edatı the olması halinde bunların Türkçeye çevirisi aşağıdaki gibi olur.

He bought the blue hat, I bought the green one. O mavi şapkayı aldı, ben yeşilini aldım.
They like the black dog, she likes the white one. Onlar siyah köpeği severler, o beyazını sever.
Doris brought two chairs, she gave me the strong one. Doris iki sandalye getirdi, bana sağlamını verdi.

İsmin çoğul olması halinde one yerine ones kullanılır.

My son brought some pears and gave me the good ones. Oğlum birkaç armut getirdi ve bana iyilerini verdi.
I have many story books, I'll give you the interesting ones. Birçok hikâye kitaplarım var, sana ilginçlerini vereceğim.
They prefer hot sandwiches to cold ones. Sıcak sandöviçleri soğuklarına tercih ederler.
Big armchairs are more comfortable than small ones. Büyük koltuklar küçük koltuklardan daha rahattır.
The shirts are on the table, bring the yellow ones. Gömlekler masanın üstündedir, sarılarını getir.
There are many questions on the paper; you can answer the easy ones. Kâğıtta birçok sorular var, kolaylarına cevap verebilirsin.

some, any

Some ve any sözcüklerinin sıfat olarak bir ismin önünde kullanılışları "sıfatlar" konusunda görülmektedir. Bu sözcükler zamir olarak kullanıldıklarında özellikleri ve anlamları şudur:

Some "biraz, bir miktar, bazısı" anlamını verir ve olumlu cümlelerde kullanılır.

She brought a bottle of milk and gave me some. Bir şişe süt getirdi ve bana biraz verdi.
We asked for money and he sent us some. Para istedik ve bize biraz gönderdi.
They looked for cups and found some in the cupboard. Fincan aradılar ve dolapta bir miktar buldular.
Some of the people were in the streets. İnsanların bir kısmı sokaklardaydı.
We saw some of the machines. Makinelerin bir kısmını gördük.
Most of the questions were difficult but some were easy. Soruların çoğu zordu, fakat bazıları kolaydı.
Some people are courageous, but some are not. Bazı insanlar cesurdur, fakat bazıları değildir.

Son cümledeki ilk some, people ismi önünde bir sıfat olarak kullanılmıştır. İkinci some ise zamir olarak kullanılmıştır. İsmin önünde değildir. İsmin anlamını kendisi vermekte (people) ismi geçmediği halde some ile bunun kastedildiği anlaşılmaktadır.

any

Genel olarak some ile yapılmış cümleler soru veya olumsuz yapılırsa some yerine any kullanılır. Bu durumda any "hiç, herhangi bir" anlamını verir.

He bought two kilos of apples and gave me some. İki kilo elma aldı ve bana biraz verdi.
He bought two kilos of apples but he didn't give me any. İki kilo elma aldı, fakat bana hiç vermedi.
I didn't see any of the children. Çocukların hiçbirini görmedim.
We have a lot of money but he hasn't any. Bizim çok paramız var fakat onun hiç yok.
I have a lot of friends in Rome; have you any? Benim Roma'da birçok arkadaşım var, senin hiç var mı?
The peaches were on the table; did you eat any? Şeftaliler masanın üstündeydi; hiç yedin mi?
Did they take any of the toys? Oyuncakların herhangi birini (hiçbirini) aldılar mı?
Did you see any of the children? Çocukların herhangi birini gördün mü?

Any sözcüğünün sıfat olarak kullanılışını yukarıdakilerle karşılaştırmak için sıfat bölümüne bakınız.

Any sözcüğü genel olarak soru ve olumsuz cümlelerde some yerine kullanılması kuralına karşın, soruya olumlu bir cevap verileceği umulduğu zaman soru cümlesinde some kullanılır.

The cakes were on the table; did you eat some? Pastalar masanın üstündeydi; biraz yedin mi?
Do you know some of the neighbours? Komşuların bazılarını tanıyor musun?
Did he break some of the glasses? Bardakların bazılarını kırdı mı?
I need money; will you give me some? Paraya ihtiyacım var; bana biraz verir misin?

Any sözcüğü ayrıca "hangisi olursa olsun, herhangi biri" anlamlarını da verir. Bu durumda olumlu cümleler içinde yer alır.

All of them are useful. You can take any. Onların hepsi yararlıdır. Herhangi birini alabilirsin.
You can take any of them. Onların herhangi birini alabilirsin.
She'll accept any of the jobs. İşlerin herhangi birini kabul edecek.
The brochures are free. You can take any you like. Broşürler ücretsizdir. İstediğin birini alabilirsin.
Any of them will be useful for the children. Onların herhangi biri çocuklar için yararlı olacak.
I recommend you any of them. Sana onların herhangi birini tavsiye ederim.

Cümleye aşağı yukarı olumsuzluk anlamı veren never, hardly, barely sözcükleri ile de kullanılır.

I have a lot of time but he has hardly any. Benim çok vaktim var, fakat onun hiç yok gibi.
We scarcely see any of them. Onları (onların herhangi birini) hemen hemen hiç görmeyiz.

Şüphe belirten sözlerde ve if'ten sonra da any kullanılır.

Are there matches in the box? I don't think there are any. Kutuda kibritler var mı? Hiç olacağını zannetmiyorum.
She'll give you the money if she has any. Eğer varsa size parayı verecek.

none

None sözcüğü not any, not one yerine kullanılan bir zamirdir. Türkçe karşılığı "hiçbir, hiç"tir.

None of them are good. Onların hiçbiri iyi değildir.
They have a lot of money but I have none. Onların çok parası var, fakat benim yok.
Doris ate all the nuts. I ate none. Doris bütün fındıkları yedi. Ben hiç yemedim.
How many stories did you read? None. Kaç hikâye okudun? Hiç.
How much did you pay for the food? None. Yiyecek için kaç para verdin? Hiç.
I like none of them. Onların hiçbirini sevmem.
We saw none of the girls. Kızların hiçbirini görmedik.

much

Sayılamayan isimlerin önünde "çok" anlamında bir sıfat olarak kullanılan much zamir olarak da kullanılır ve sayılamayan bir ismin yerini tutar.

Much genel olarak olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.

You have a lot of water but I haven't much. Senin çok suyun var, fakat benim çok yok.
They gave her a lot of money but they didn't give me much. Ona çok para verdiler, fakat bana çok vermediler.
Did she give you much? Sana çok verdi mi?
Do they learn much at school? Okulda çok öğrenirler mi?

Much cümlenin öznesi olarak kullanıldığında olumlu cümlede de yer alır.

Much was said about this subject. Bu konuda çok söylendi.
Much was spent on this project. Bu proje üzerinde çok harcandı.

So ve too ile pekiştirme yapıldığında much yine olumlu cümlelerde kullanılır.

He ate so much that he got ill. O kadar çok yedi ki hastalandı.
I have too much to do. Yapacak çok şeyim var.

many

Much sözcüğünün sayılamayan isimlerle kullanılmasına karşın many sayılabilen isimlerle kullanılır. Cümle içinde sıfat veya zamir olarak kullanılabilir. Sıfat olarak kullanılışı sıfatlar bölümünde açıklandı. Burada zamir olarak kullanılışını görelim :

Many hem olumlu hem de olumsuz ve soru halindeki cümlelerde yer alabilirse de olumlu cümlelerde çoğu kez onun yerine a lot (sıfat olarak kullanıldığında a lot of) kullanılır.

They have a lot of friends but I haven't many. Onların çok arkadaşları var, fakat benim çok yok.
Did Emma give you many of them? Emma size onların birçoğunu verdi mi?
My daughter buys a lot of shoes but my son doesn't buy many. Kızım çok ayakkabı alır, fakat oğlum çok almaz.

all

Sayılamayan isimler veya sayılabilen çoğul isimlerle kullanılır.

Çoğul isimlerle kullanıldığında sayıca çokluğu vurgular. Çoğul anlamdadır.

All are soldiers. Hepsi askerdir.
We killed them all. Onların hepsini öldürdük.
I answered some questions but he answered all. Bazı soruları cevaplandırdım, fakat o hepsini cevaplandırdı.
All liked the wine. Hepsi şarabı beğendi.
I read your answers. All are right. Cevaplarınızı okudum. Hepsi doğrudur.

Sayılamayan isimlerle kullanıldığında tekil anlamdadır. Ancak toplu halde bir bütünü gösterir.

All the milk is in the bucket. Bütün süt kovadadır.
We counted the money. All of it is in the bank's safe. Parayı saydık. Hepsi bankanın kasasındadır.
They brought the salt. All of it is in the barrel now. Tuzu getirdiler. Şimdi hepsi fıçıdadır.

some (-one, -body, -thing)
any (-one, -body, -thing)

Some ve any sözcükleriyle one, body, thing sözcüklerinin birleşmesinden oluşan sözcükler de some ve any için belirttiğimiz kurallar uyarınca kullanılırlar.

someone biri, bir kimse
somebody biri, bir kimse
something bir şey

anyone herhangi biri
anybody herhangi biri
anything herhangi bir şey

There is someone in the room. Odada biri var.
There isn't anyone in the room. Odada herhangi biri (kimse) yok.
Is there anyone in the room? Odada herhangi biri (kimse) var mı?

They looked for somebody. Birini aradılar.
They didn't look for anybody. Birini (kimseyi) aramadılar.
Did they look for anybody? Birini (kimseyi) aradılar mı?

He put something in his pocket. Cebine bir şey koydu.
He didn't put anything in his pocket. Cebine bir şey koymadı.
Did he put anything in his pocket? Cebine bir şey koydu mu?

İçinde some olan cümleler olumsuz veya soru haline girdiklerinde genel olarak some yerine any kullanılması kuralına uygun olarak someone, somebody, something ile yapılmış örnek cümlelerimizin soru ve olumsuz hallerinde bunların yerini anyone, anybody ve anything sözcüklerinin aldığını görmekteyiz.

Dikkat edilecek önemli bir nokta some ve any sözcüklerinin tek başına iken çoğul bir anlam taşımalarına karşın -one, -body, -thing ile birleşmiş hallerinin tekil bir anlamı vardır.

There is somebody at the door. Kapıda biri var.
There isn't anything in the bag. Çantada bir şey yok.
Is there anybody in the office? Büroda biri var mı?
Somebody is waiting for you. Biri sizi bekliyor.
Someone finds a key. Biri bir anahtar bulur.

no (-one, -body, -thing)

Some ve any gibi no sözcüğü de one, -body, -thing ile birleşerek tekil anlamlı birer zamir meydana getirir. Verdiği anlam olumsuzdur.

no one hiç kimse
nobody hiç kimse
nothing hiçbir şey


There is no one on the bus. Otobüste hiç kimse yok.
I saw nobody in the park. Parkta hiç kimseyi görmedim.
They gave me nothing. Bana hiçbir şey vermediler.
Nothing is important for them. Onlar için hiçbir şey önemli değildir.
Nobody drinks whisky here. Burada hiç kimse viski içmez.
No one is late in our factory. Bizim fabrikamızda hiç kimse geç değildir. (geç kalmaz)

No sözcüğü body ve thing ile bitişik yazılmasına karşın one ile ayrı olarak yazılır.


a little, a few - little, few

Sıfat olarak kullanıldıklarında a little ve little sayılamayan isimlerin önünde, a few ve few sayılabilen isimlerin önünde bulunurlar. Zamir olarak da a little ve little sayılamayan isimlerin yerine, a few ve few sayılabilen isimlerin yerine kullanılırlar.

a little biraz

I haven't much money, but I have a little. Çok param yok, ama biraz var.
He brought a lot of fruit and gave us a little of it. Çok meyve getirdi ve bize ondan biraz verdi.
Drink a little of this water. Bu sudan biraz iç.
She needs some milk. Give her a little. Süte ihtiyacı var. Ona biraz ver.

a few birkaç

There are no toys for the children. Çocuklar için hiç oyuncak yok.
You must bring a few. Birkaç tane getirmelisin.
We wanted some chairs, but he gave us only a few. Bir miktar sandalye istedik, fakat bize sadece birkaç tane verdi.
They said there were many villas in the village, but we saw only a few. Köyde birçok villaların olduğunu söylediler, fakat biz sadece birkaç tane gördük.
They have no eggs, but we have a few. Onların hiç yumurtaları yok, fakat bizim birkaç tane var.

little az, az miktar

I can't give you any money. I have very little. Sana hiç para veremem. Bende çok az var.
We kept the medicine in a safe because there was little left. İlacı bir kasada sakladık, çünkü az kalmıştı.
They haven't enough food. They can give you very little. Yeterli yiyecekleri yok. Size çok az verebilirler.

few az, az sayıda

Few of the students understood the questions. Öğrencilerin azı soruları anladı.
All of them promised to come but few came. Onların hepsi gelmeye söz verdi, fakat azı geldi.
I can't give you any envelopes, there are so few left. Size hiç zarf veremem, çok az kaldı.

another, other

Sıfat olarak kullanıldıklarını gördüğümüz another ve other sözcükleri zamir olarak da kullanılabilirler.

Another "diğer bir, başka bir" anlamındadır. Tekil bir ismin yerini tutar.

This cup is dirty, give me another. Bu fincan kirli. Bana başka (bir tane) ver.
If you like the cake, have another. Pastayı seversen bir başkasını (bir daha) al.
Don't take this chair; I'll give you another. Bu sandalyeyi alma; sana başka bir tane vereceğim.
She sold another of her houses. Evlerinin bir diğerini sattı.
The workers went from one country to another. İşçiler bir ülkeden diğerine gittiler.

Other iki şeyden ikincisini işaret etmek için söylenen "diğeri" anlamında bir zamir olarak kullanılır. Çoğul yapıldığında verdiği anlam "diğerleri"dir.

This window is open but the other is shut. Bu pencere açıktır, fakat diğeri kapalıdır.
I don't like this fork, give me the other. Bu çatalı beğenmedim, bana diğerini ver.
One of the cars was black, the other was red. Otomobillerden biri siyahtı, diğeri kırmızıydı.
She'll buy this dress; the other is too expensive for her. Bu elbiseyi alacak. Diğeri onun için çok pahalı.

others diğerleri

Other sözcüğünün hem sıfat hem de zamir olarak kullanılabilmesine karşın bunun çoğul şekli olan others sadece zamir olarak kullanılabilir. Anlamı "diğerleri"dir.

This ring is very cheap; but the others are expensive. Bu yüzük çok ucuzdur, fakat diğerleri pahalıdır.
I can't give you my camera. You can take the others. Sana fotoğraf makinamı veremem. Diğerlerini alabilirsin.
She saw Mary and Dora, but she didn't see the others. Mary ve Dora'yı gördü, fakat diğerlerini görmedi.
Gerald liked my flowers, but he didn't like the others. Gerald çiçeklerimi sevdi, fakat diğerlerini sevmedi.
This student is cleverer than the others. Bu öğrenci diğerlerinden daha akıllıdır.

else

Some (-one, -body, -thing), any (-one, -body, -thing), no (one, -body, -thing), every (-one, -body, -thing) zamirlerinden sonra kullanılan else sözcüğü "başka, ayrıca" anlamını verir.

We didn't see Allen. We saw someone else. Allen'ı görmedik. Başka birini gördük.
This ruler is too short. Give me something else. Bu cetvel çok kısadır. Bana başka birşey ver.
You must go to somebody else for help. Yardım için başka birine gitmelisin.
Is there anyone else in the house? Evde başka kimse var mı?
Anybody else can show you the way. Başka herhangi biri size yolu gösterebilir.
Do you want anything else? Başka bir şey istiyor musunuz?
I know nobody else in this town. Bu kasabada baska kimseyi tanımıyorum.
Betty is more beautiful than anyone else. Betty herkesten daha güzeldir.
She has nothing else in her bag. Çantasında başka bir şey yok.
Don't touch my pen. You can take everything else. Kalemime dokunma. Başka her şeyi alabilirsin.
He is learning French. Everyone else is learning German. O Fransızca öğreniyor. Başka herkes Almanca öğreniyor.
Only Anita is in the office. Everybody else has gone to the football match. Sadece Anita bürodadır. Başka herkes futbol maçına gitmiş.