Bütün sayılar hem sıfat hem de zamir olarak kullanılabilirler.
She has four books; I have two. Onun dört kitabı var; benim iki var.
Andrew brought ten chairs; she brought six. Andrew on sandalye getirdi. O altı getirdi.
The second house is theirs, and the third is ours. İkinci ev onlarınkidir, üçüncü bizimkidir.
Bu cümlelerin ilk kısımlarında bulunan ve books, chairs, house isimleri önünde yer alan four, ten ve second sayıları sıfat olarak kullanılmışlardır. Cümlelerin ikinci kısımlarındaki two, six ve third sayı sözcükleri ise ismin yerini aldıkları, yani "books, chairs, house" anlamını da taşıdıkları için zamir olarak kullanılmışlardır.
one
Sıfat olarak zaman, mesafe, ağırlık gibi birimler önünde a (an) yerine one kullanılabildiğini sıfat konusunda gördük. (a pound - one pound; a kilo - one kilo)
One bütün sayılar gibi zamir olarak da kullanılabilir.
I brought two apples; take one. İki elma getirdim. Birini al.
One of my friends. Arkadaşlarımdan biri.
She is one of my best friends. En iyi arkadaşlarımdan biridir.
One of the rabbits ran away. Tavşanların biri kaçtı.
Bu yapıda one yerine onun çoğulu kullanılmak istenirse some sözcüğü kullanılır.
Did she buy a hat? Yes, she bought one. Bir şapka aldı mı? Evet bir tane aldı.
Did she buy hats? Yes, she bought some. Şapkalar aldı mı? Evet, birkaç tane aldı.
One "bir kimse, insan" anlamını verir.
One must listen to the teacher very carefully. İnsan öğretmeni çok dikkatli dinlemeli.
One must do one's best to learn a foreign language. İnsan bir yabancı dil öğrenmek için elinden geleni yapmalı.
One can finish it in two days. İnsan onu iki günde bitirebilir.
Bir cümlede ismi iki kere tekrarlamamak için ikinci olarak geçeceği yerde isim yerine one kullanılır.
He bought a blue hat, I bought a green one. O mavi bir şapka aldı, ben yeşili aldım.
Bu cümlede hat ismi tekrarlanarak (He bought a blue hat, I bought a green hat.) gibi bir cümle kurmak yerine cümlenin ikinci bölümünde geçecek hat yerine one kullanmak tercih edilen bir şekildir.
She ate a big apple, I ate a small one. O büyük bir elma yedi, ben küçük bir (tane) yedim.
There was an old man and a young one. Yaşlı bir adam ve genç biri vardı.
İsmin önünde belirli tanım edatı the olması halinde bunların Türkçeye çevirisi aşağıdaki gibi olur.
He bought the blue hat, I bought the green one. O mavi şapkayı aldı, ben yeşilini aldım.
They like the black dog, she likes the white one. Onlar siyah köpeği severler, o beyazını sever.
Doris brought two chairs, she gave me the strong one. Doris iki sandalye getirdi, bana sağlamını verdi.
İsmin çoğul olması halinde one yerine ones kullanılır.
My son brought some pears and gave me the good ones. Oğlum birkaç armut getirdi ve bana iyilerini verdi.
I have many story books, I'll give you the interesting ones. Birçok hikâye kitaplarım var, sana ilginçlerini vereceğim.
They prefer hot sandwiches to cold ones. Sıcak sandöviçleri soğuklarına tercih ederler.
Big armchairs are more comfortable than small ones. Büyük koltuklar küçük koltuklardan daha rahattır.
The shirts are on the table, bring the yellow ones. Gömlekler masanın üstündedir, sarılarını getir.
There are many questions on the paper; you can answer the easy ones. Kâğıtta birçok sorular var, kolaylarına cevap verebilirsin.
some, any
Some ve any sözcüklerinin sıfat olarak bir ismin önünde kullanılışları "sıfatlar" konusunda görülmektedir. Bu sözcükler zamir olarak kullanıldıklarında özellikleri ve anlamları şudur:
Some "biraz, bir miktar, bazısı" anlamını verir ve olumlu cümlelerde kullanılır.
She brought a bottle of milk and gave me some. Bir şişe süt getirdi ve bana biraz verdi.
We asked for money and he sent us some. Para istedik ve bize biraz gönderdi.
They looked for cups and found some in the cupboard. Fincan aradılar ve dolapta bir miktar buldular.
Some of the people were in the streets. İnsanların bir kısmı sokaklardaydı.
We saw some of the machines. Makinelerin bir kısmını gördük.
Most of the questions were difficult but some were easy. Soruların çoğu zordu, fakat bazıları kolaydı.
Some people are courageous, but some are not. Bazı insanlar cesurdur, fakat bazıları değildir.
Son cümledeki ilk some, people ismi önünde bir sıfat olarak kullanılmıştır. İkinci some ise zamir olarak kullanılmıştır. İsmin önünde değildir. İsmin anlamını kendisi vermekte (people) ismi geçmediği halde some ile bunun kastedildiği anlaşılmaktadır.
any
Genel olarak some ile yapılmış cümleler soru veya olumsuz yapılırsa some yerine any kullanılır. Bu durumda any "hiç, herhangi bir" anlamını verir.
He bought two kilos of apples and gave me some. İki kilo elma aldı ve bana biraz verdi.
He bought two kilos of apples but he didn't give me any. İki kilo elma aldı, fakat bana hiç vermedi.
I didn't see any of the children. Çocukların hiçbirini görmedim.
We have a lot of money but he hasn't any. Bizim çok paramız var fakat onun hiç yok.
I have a lot of friends in Rome; have you any? Benim Roma'da birçok arkadaşım var, senin hiç var mı?
The peaches were on the table; did you eat any? Şeftaliler masanın üstündeydi; hiç yedin mi?
Did they take any of the toys? Oyuncakların herhangi birini (hiçbirini) aldılar mı?
Did you see any of the children? Çocukların herhangi birini gördün mü?
Any sözcüğünün sıfat olarak kullanılışını yukarıdakilerle karşılaştırmak için sıfat bölümüne bakınız.
Any sözcüğü genel olarak soru ve olumsuz cümlelerde some yerine kullanılması kuralına karşın, soruya olumlu bir cevap verileceği umulduğu zaman soru cümlesinde some kullanılır.
The cakes were on the table; did you eat some? Pastalar masanın üstündeydi; biraz yedin mi?
Do you know some of the neighbours? Komşuların bazılarını tanıyor musun?
Did he break some of the glasses? Bardakların bazılarını kırdı mı?
I need money; will you give me some? Paraya ihtiyacım var; bana biraz verir misin?
Any sözcüğü ayrıca "hangisi olursa olsun, herhangi biri" anlamlarını da verir. Bu durumda olumlu cümleler içinde yer alır.
All of them are useful. You can take any. Onların hepsi yararlıdır. Herhangi birini alabilirsin.
You can take any of them. Onların herhangi birini alabilirsin.
She'll accept any of the jobs. İşlerin herhangi birini kabul edecek.
The brochures are free. You can take any you like. Broşürler ücretsizdir. İstediğin birini alabilirsin.
Any of them will be useful for the children. Onların herhangi biri çocuklar için yararlı olacak.
I recommend you any of them. Sana onların herhangi birini tavsiye ederim.
Cümleye aşağı yukarı olumsuzluk anlamı veren never, hardly, barely sözcükleri ile de kullanılır.
I have a lot of time but he has hardly any. Benim çok vaktim var, fakat onun hiç yok gibi.
We scarcely see any of them. Onları (onların herhangi birini) hemen hemen hiç görmeyiz.
Şüphe belirten sözlerde ve if'ten sonra da any kullanılır.
Are there matches in the box? I don't think there are any. Kutuda kibritler var mı? Hiç olacağını zannetmiyorum.
She'll give you the money if she has any. Eğer varsa size parayı verecek.
none
None sözcüğü not any, not one yerine kullanılan bir zamirdir. Türkçe karşılığı "hiçbir, hiç"tir.
None of them are good. Onların hiçbiri iyi değildir.
They have a lot of money but I have none. Onların çok parası var, fakat benim yok.
Doris ate all the nuts. I ate none. Doris bütün fındıkları yedi. Ben hiç yemedim.
How many stories did you read? None. Kaç hikâye okudun? Hiç.
How much did you pay for the food? None. Yiyecek için kaç para verdin? Hiç.
I like none of them. Onların hiçbirini sevmem.
We saw none of the girls. Kızların hiçbirini görmedik.
much
Sayılamayan isimlerin önünde "çok" anlamında bir sıfat olarak kullanılan much zamir olarak da kullanılır ve sayılamayan bir ismin yerini tutar.
Much genel olarak olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.
You have a lot of water but I haven't much. Senin çok suyun var, fakat benim çok yok.
They gave her a lot of money but they didn't give me much. Ona çok para verdiler, fakat bana çok vermediler.
Did she give you much? Sana çok verdi mi?
Do they learn much at school? Okulda çok öğrenirler mi?
Much cümlenin öznesi olarak kullanıldığında olumlu cümlede de yer alır.
Much was said about this subject. Bu konuda çok söylendi.
Much was spent on this project. Bu proje üzerinde çok harcandı.
So ve too ile pekiştirme yapıldığında much yine olumlu cümlelerde kullanılır.
He ate so much that he got ill. O kadar çok yedi ki hastalandı.
I have too much to do. Yapacak çok şeyim var.
many
Much sözcüğünün sayılamayan isimlerle kullanılmasına karşın many sayılabilen isimlerle kullanılır. Cümle içinde sıfat veya zamir olarak kullanılabilir. Sıfat olarak kullanılışı sıfatlar bölümünde açıklandı. Burada zamir olarak kullanılışını görelim :
Many hem olumlu hem de olumsuz ve soru halindeki cümlelerde yer alabilirse de olumlu cümlelerde çoğu kez onun yerine a lot (sıfat olarak kullanıldığında a lot of) kullanılır.
They have a lot of friends but I haven't many. Onların çok arkadaşları var, fakat benim çok yok.
Did Emma give you many of them? Emma size onların birçoğunu verdi mi?
My daughter buys a lot of shoes but my son doesn't buy many. Kızım çok ayakkabı alır, fakat oğlum çok almaz.
all
Sayılamayan isimler veya sayılabilen çoğul isimlerle kullanılır.
Çoğul isimlerle kullanıldığında sayıca çokluğu vurgular. Çoğul anlamdadır.
All are soldiers. Hepsi askerdir.
We killed them all. Onların hepsini öldürdük.
I answered some questions but he answered all. Bazı soruları cevaplandırdım, fakat o hepsini cevaplandırdı.
All liked the wine. Hepsi şarabı beğendi.
I read your answers. All are right. Cevaplarınızı okudum. Hepsi doğrudur.
Sayılamayan isimlerle kullanıldığında tekil anlamdadır. Ancak toplu halde bir bütünü gösterir.
All the milk is in the bucket. Bütün süt kovadadır.
We counted the money. All of it is in the bank's safe. Parayı saydık. Hepsi bankanın kasasındadır.
They brought the salt. All of it is in the barrel now. Tuzu getirdiler. Şimdi hepsi fıçıdadır.
some (-one, -body, -thing)
any (-one, -body, -thing)
Some ve any sözcükleriyle one, body, thing sözcüklerinin birleşmesinden oluşan sözcükler de some ve any için belirttiğimiz kurallar uyarınca kullanılırlar.
someone biri, bir kimse
somebody biri, bir kimse
something bir şey
anyone herhangi biri
anybody herhangi biri
anything herhangi bir şey
There is someone in the room. Odada biri var.
There isn't anyone in the room. Odada herhangi biri (kimse) yok.
Is there anyone in the room? Odada herhangi biri (kimse) var mı?
They looked for somebody. Birini aradılar.
They didn't look for anybody. Birini (kimseyi) aramadılar.
Did they look for anybody? Birini (kimseyi) aradılar mı?
He put something in his pocket. Cebine bir şey koydu.
He didn't put anything in his pocket. Cebine bir şey koymadı.
Did he put anything in his pocket? Cebine bir şey koydu mu?
İçinde some olan cümleler olumsuz veya soru haline girdiklerinde genel olarak some yerine any kullanılması kuralına uygun olarak someone, somebody, something ile yapılmış örnek cümlelerimizin soru ve olumsuz hallerinde bunların yerini anyone, anybody ve anything sözcüklerinin aldığını görmekteyiz.
Dikkat edilecek önemli bir nokta some ve any sözcüklerinin tek başına iken çoğul bir anlam taşımalarına karşın -one, -body, -thing ile birleşmiş hallerinin tekil bir anlamı vardır.
There is somebody at the door. Kapıda biri var.
There isn't anything in the bag. Çantada bir şey yok.
Is there anybody in the office? Büroda biri var mı?
Somebody is waiting for you. Biri sizi bekliyor.
Someone finds a key. Biri bir anahtar bulur.
no (-one, -body, -thing)
Some ve any gibi no sözcüğü de one, -body, -thing ile birleşerek tekil anlamlı birer zamir meydana getirir. Verdiği anlam olumsuzdur.
no one hiç kimse
nobody hiç kimse
nothing hiçbir şey
There is no one on the bus. Otobüste hiç kimse yok.
I saw nobody in the park. Parkta hiç kimseyi görmedim.
They gave me nothing. Bana hiçbir şey vermediler.
Nothing is important for them. Onlar için hiçbir şey önemli değildir.
Nobody drinks whisky here. Burada hiç kimse viski içmez.
No one is late in our factory. Bizim fabrikamızda hiç kimse geç değildir. (geç kalmaz)
No sözcüğü body ve thing ile bitişik yazılmasına karşın one ile ayrı olarak yazılır.
a little, a few - little, few
Sıfat olarak kullanıldıklarında a little ve little sayılamayan isimlerin önünde, a few ve few sayılabilen isimlerin önünde bulunurlar. Zamir olarak da a little ve little sayılamayan isimlerin yerine, a few ve few sayılabilen isimlerin yerine kullanılırlar.
a little biraz
I haven't much money, but I have a little. Çok param yok, ama biraz var.
He brought a lot of fruit and gave us a little of it. Çok meyve getirdi ve bize ondan biraz verdi.
Drink a little of this water. Bu sudan biraz iç.
She needs some milk. Give her a little. Süte ihtiyacı var. Ona biraz ver.
a few birkaç
There are no toys for the children. Çocuklar için hiç oyuncak yok.
You must bring a few. Birkaç tane getirmelisin.
We wanted some chairs, but he gave us only a few. Bir miktar sandalye istedik, fakat bize sadece birkaç tane verdi.
They said there were many villas in the village, but we saw only a few. Köyde birçok villaların olduğunu söylediler, fakat biz sadece birkaç tane gördük.
They have no eggs, but we have a few. Onların hiç yumurtaları yok, fakat bizim birkaç tane var.
little az, az miktar
I can't give you any money. I have very little. Sana hiç para veremem. Bende çok az var.
We kept the medicine in a safe because there was little left. İlacı bir kasada sakladık, çünkü az kalmıştı.
They haven't enough food. They can give you very little. Yeterli yiyecekleri yok. Size çok az verebilirler.
few az, az sayıda
Few of the students understood the questions. Öğrencilerin azı soruları anladı.
All of them promised to come but few came. Onların hepsi gelmeye söz verdi, fakat azı geldi.
I can't give you any envelopes, there are so few left. Size hiç zarf veremem, çok az kaldı.
another, other
Sıfat olarak kullanıldıklarını gördüğümüz another ve other sözcükleri zamir olarak da kullanılabilirler.
Another "diğer bir, başka bir" anlamındadır. Tekil bir ismin yerini tutar.
This cup is dirty, give me another. Bu fincan kirli. Bana başka (bir tane) ver.
If you like the cake, have another. Pastayı seversen bir başkasını (bir daha) al.
Don't take this chair; I'll give you another. Bu sandalyeyi alma; sana başka bir tane vereceğim.
She sold another of her houses. Evlerinin bir diğerini sattı.
The workers went from one country to another. İşçiler bir ülkeden diğerine gittiler.
Other iki şeyden ikincisini işaret etmek için söylenen "diğeri" anlamında bir zamir olarak kullanılır. Çoğul yapıldığında verdiği anlam "diğerleri"dir.
This window is open but the other is shut. Bu pencere açıktır, fakat diğeri kapalıdır.
I don't like this fork, give me the other. Bu çatalı beğenmedim, bana diğerini ver.
One of the cars was black, the other was red. Otomobillerden biri siyahtı, diğeri kırmızıydı.
She'll buy this dress; the other is too expensive for her. Bu elbiseyi alacak. Diğeri onun için çok pahalı.
others diğerleri
Other sözcüğünün hem sıfat hem de zamir olarak kullanılabilmesine karşın bunun çoğul şekli olan others sadece zamir olarak kullanılabilir. Anlamı "diğerleri"dir.
This ring is very cheap; but the others are expensive. Bu yüzük çok ucuzdur, fakat diğerleri pahalıdır.
I can't give you my camera. You can take the others. Sana fotoğraf makinamı veremem. Diğerlerini alabilirsin.
She saw Mary and Dora, but she didn't see the others. Mary ve Dora'yı gördü, fakat diğerlerini görmedi.
Gerald liked my flowers, but he didn't like the others. Gerald çiçeklerimi sevdi, fakat diğerlerini sevmedi.
This student is cleverer than the others. Bu öğrenci diğerlerinden daha akıllıdır.
else
Some (-one, -body, -thing), any (-one, -body, -thing), no (one, -body, -thing), every (-one, -body, -thing) zamirlerinden sonra kullanılan else sözcüğü "başka, ayrıca" anlamını verir.
We didn't see Allen. We saw someone else. Allen'ı görmedik. Başka birini gördük.
This ruler is too short. Give me something else. Bu cetvel çok kısadır. Bana başka birşey ver.
You must go to somebody else for help. Yardım için başka birine gitmelisin.
Is there anyone else in the house? Evde başka kimse var mı?
Anybody else can show you the way. Başka herhangi biri size yolu gösterebilir.
Do you want anything else? Başka bir şey istiyor musunuz?
I know nobody else in this town. Bu kasabada baska kimseyi tanımıyorum.
Betty is more beautiful than anyone else. Betty herkesten daha güzeldir.
She has nothing else in her bag. Çantasında başka bir şey yok.
Don't touch my pen. You can take everything else. Kalemime dokunma. Başka her şeyi alabilirsin.
He is learning French. Everyone else is learning German. O Fransızca öğreniyor. Başka herkes Almanca öğreniyor.
Only Anita is in the office. Everybody else has gone to the football match. Sadece Anita bürodadır. Başka herkes futbol maçına gitmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder